Limuzinimde hayatı sorguluyorum
Yazar: Fırat AtaçDavid Cronenberg'in Don DeLillo tarafından yazılan 2003 tarihli romandan sinemaya uyarladığı Cosmopolis, ustanın aslını inkar ettiği sularda dengesiz kulaç atışlarına devam ettiği yeni denemesi. Servetini borsa ve teknoloji endüstrisinden kazanmış 28 yaşındaki milyarder Eric Packer'ı merkezine alan film, baş karakterimizin şehrin diğer ucundaki berberine gitme hikayesini arka plana koyarak, ekonomik krizin yarattığı kaos ve ayaklanma ortamını ele alıyor.
Kendini dış dünyadan tamamen soyutlayan limuzini içerisinde çıktığı bu yolculukta, yol boyunca araca inip binenlerle yaptığı bitmek tükenmek bilmeyen ağdalı sohbetlerine bizi ortak eden Eric, bu konuda da 'nicelik açısından' oldukça şanslı. İşverenine karşı gerçekleştirilecek bir saldırı tehdidine karşı hazır kıta güvenlik sorumlusu Torval (Kevin Durand), şirket çalışanı Shiner (Jay Baruchel), resim galerisi sahibi ve yatak arkadaşı Didi Fancher (Juliette Binoche), ofis yöneticisi Jane Melman (Emily Hampshire), teori koçu Vija Kinsky (Samantha Morton), suratlara pasta yapıştırmaktan hoşlanan protestocu Andre Petrescu (Mathieu Amalric), kapitalist sisteme, dolayısıyla eski patronuna karşı öfke dolu eski çalışan Benno Levin (Paul Giamatti) bu hiç bir yere varmayan uzun yolculuğun misafirleri konumundalar. Eric'in limuzininden dışarı adım attığı ender anlarda yanına uğrayıp cinsel isteklerinden bahsettiği eşi Elise Shifrin'i (Sarah Gadon) ise bu tayfadan ayrı tutmamız gerekiyor zira kendisi bütün yemek öğünlerinde Eric'in yanında...
İstediği her şeyi yapma fırsatı elindeyken, risk içinde yaşanan bir hayatın ve normal bir insanın kaldıramayacağı sorumlulukların içerisinde kaybolmuş bu genç adam, aynı zamanda duygularından da arınmış bir kayıp ruh şeklinde tasvir edilmiş. İşi hakkında konuşurken bunun altını doldurabilecek belli bir bakış açısına sahip olduğu aşikar, bu bakış açısının kendine göre doğru, insanlık için yanlış olduğu fikri ise filmin tartışma yaratmak isteyen tarafı. Bu ikilemi yaratmak isterken Don DeLillo'nun orijinal diyaloglarını filmin içerisine hiç değiştirmeden eklemleyen Cronenberg'in, her biri 'şu anda büyük cümle geliyor' şeklinde tezahür eden fikir alışverişlerini peliküle aktarması ise tam anlamıyla bunaltıcı. Kimsenin birbirinin sorusuna cevap vermediği bir iletişim ortamında herkesin kendi beylik lafını yapıştımak için hazırda beklemesi DeLillo'nun kitabını zeki ve yaratıcı kılmış olabilir. Ancak uyarlamada iğreti, enerjisiz ve zorlama göründüğü su götürmez bir gerçek.
Cosmopolis gibi hareket yönünden tembel, konuşma yönünden geveze bir filmin, içi 'sözüm ona' felsefe yüklü meslek hikayelerinden oluşması, ilgiyi ayakta tutmak için yeterli değil. Yetersizliğin yanı sıra 'kapitalistler kötüdür ancak fakirler de birbirini yemekle meşguller' gibi bir önermeye bağlanan, nereden tutarsanız tutun elinizde kalan bir duruşu var filmin. Bunu Cronenberg stili bir deneysel sinema örneği olarak ele alıp, yapmak istediğine karşı saygı duymaya çalıştığımızda ise filmin içerisine serpiştirilmiş geçmişin ruhları ile karşılaşıyor ve 'hani deneyseldi?' sorusuyla başbaşa kalıyoruz.
Mesela Cronenberg'in bir yandan prostat kontrolü sahneleriyle eski "body horror" alışkanlarına geri dönmesi, öte yandan da Steve McQueen'in Utanç (Shame)'ındaki gibi cinsel hazzı arayan bir adamı betimlemesi pek de filmle alakalı durumlar değil gibi. Durum böyle olunca Eric'in 'daha fazlasını istiyorum, bana bilmediğim birşeyler göster' gibi cümleler kurup, yeni arayışlar peşinde koşması bizi pek de ilgilendirmiyor. Gerçi filmin sizi ele geçirdiği anların kaos, şiddet ve seksle doğru orantılı olması da işin başka bir yönü. Bu bile eski usül Cronenberg Sineması'nı ne kadar özlediğimizi bize hatırlatıyor.
Colin Farrell'ın yerine role getirilen Robert Pattinson'ın oyunculuğu hakkında fazla bir yorum yapmaya gerek yok. 'Tatlı çocuğu vahşileştireceğiz' ana fikirli yapım hilelerinin sonucu rolü kapan Pattinson, perdede ne övüldüğü kadar iyi, ne de yerildiği kadar kötü bir performans veriyor. Kendisi hakkında tek çıkarım 'filme bir şey katmadığı' olabilir. A sınıfı bir cameo'lar silsilesi şeklinde arz-ı endam eden diğer oyunculuklar arasında ise Paul Giamatti final performansıyla bir adım öne çıksa da maalesef her şey için çok geç...
Son tahlilde; Cosmopolis, duraklama dönemine giren sinemasının son halkasında iddialı, kendine güvenen ve stilize bir kapitalizm tartışması yaratmak isteyen Cronenberg'in bir kez daha çuvallamasına tanıklık etmek isteyenler için biçilmiş kaftan.
firat_atac@hotmail.com firatatac.tumblr.com
twitter: firatatac