"Yüksek IMDb puanı, olumlu eleştiriler ve cazip bir senaryosu olan bu başyapıt izlenmesi gereken filmlerden bir tanesi. Yayınlandıktan kısa süre sonra sinema tarihinin en iyi filmleri arasında yer almış, özellikle de Leonardo DiCaprio'nun ününe ün katmıştır. Bana göre DiCaprio'nun en başarılı filmi bu filmdir. Öte yandan ise bu zeka ürününü yöneten ve David Fincher ile birlikte en çok beğendiğim yönetmen olan Christopher Nolan'ın da zekası bir kez daha kanıtlanıyor. Memento, The Prestige gibi insan beyninin sınırlarını zorlayan filmler çeken Nolan, bu muhteşem zeka ürünü filmler koleksiyonuna 2010 yılında belki de en iyi filmini ekledi. Klasik Nolan filmlerinde ki gibi her köşede çözülmeyi bekleyen bir gizem bulunuyor ve kesinlikle olaylar iç içe geçtiğinden, her sahne bir önce ki sahneyi unutturacak ve gerecek kadar heyecan verici olduğundan pekte bir şey anlaşılmıyor tek izlenmeyle. Filmin teması rüyalar, yani film zihinsel bir film ve pür dikkat izlemedikçe bir şeyler anlamak zor oluyor. Rüya sistemi ise oldukça tuhaf ve karışık işliyor; örneğin biri ölürse, uyanmak ve rüyayı çökertmek zorunda kalıyor. Yaşananların büyük bir kısmı rüyalarda geçiyor ve taraflar arasında şiddetli bir zihinsel savaş oluyor haliyle de. Film daha çok bilim-kurgu, gerilim türlerinden olsa da arada sırada aksiyon öğeleri de bulunuyor; silah gibi. Normal ve sıradan bir insan beyninin anlamaya yetemeyeceği bir film. İnsan zekası ve beyniyle alay eden, görselleri bile akıllara durgunluk veren, teması ve ana konusu rüya olan bu inanılmaz film, tam bir zeka ürünüdür gerçekten de. Kurgusu ve senaryo örgüsü o kadar güzel işlenmiş, o kadar detaylara dikkat edilmiş, o kadar inanılmaz bir karmaşıklık ortaya çıkarılmış ki, hiç bir aksiyon sahnesi, filmin konusunu ve gidişatını gölgeleyemiyor. Yani başrollerinde oyuncular değil, rüyalar ve bilinçaltı vardır. İşte yönetmen Christopher Nolan'ın tam olarak devreye girdiği kısım burası, bilinçaltı. Bilinçaltı o kadar karışık bir yerdir ki, neyin ne olduğunu anlamamız oldukça zordur. Bilinçaltı, insanın en gizemli yeridir. Filmin temel felsefesi rüya üzerine kurulu. DiCaprio'nun haricinde Ken Watanabe muhteşem bir performans sergilemiştir kanımca. Sıradan Japon mafyasından çok çok daha farklı bir rolü canlandırıyor ve hakkını veriyor. Bu sınırları zorlayan yapıtta insan "acaba yaşadığım hayatta mı yalan ve acaba bu bir rüya mı?" sorusunu kendisine sormuyor değil. Her yerin patlayıp birbirine karıştığı sahne de görsel zenginlik ve görüntü kalitesi belli oluyor, çünkü bu sahneyi gözlerimi hiç kırpmadan izledim. Fizik kurallarına aykırı bir yapıt olduğu da buradan kanıtlanmış oluyor. Sonrasında şehrin diğer tarafının Cobb ve kızın olduğu tarafa bağlanması, ayna yansımaları gibi inanılmaz ve gözü zorlayan görüntüler oluyor. Bu filmin bu kadar beğenilmesinde ki en büyük faktör şüphesiz ki "zeka" kelimesini ete kemiğe bürünmüş hali olan yönetmenin yaratıcılık becerisidir; yani böyle fizik kurallarına ait bir filmi ancak bu görsellik ve yaratıcılık oluşturur. Cobb'un anılarından oluşan bir hapishane'de karısı Mal'ı hayatta tutmaya çalışma çabaları da bir duygu labirenti gibi, çok karışık. Bir filmin izlenilebilir kılınması ve ilgi çekmesi için repliklerinin can alıcı, kulaklardan içeri dahil olunca göz bebeklerinin büyümesi gerekmektedir, bu repliklerde bu anlayışın hakkını veriyor. Sıra büyük operasyona geldiğinde, bu kusursuz ve işini bilen ekip hatasız bir iş çıkartmaya çalışacaktır. Rüyalarda herşeyin mümkün olduğunu, bilinçaltının bilinenden daha derin ve katmanlı bir yer olduğunu anlayabiliyorsunuz. Yola giren ve arabaları ezip geçen tren fantezisi de göz bebeklerimi büyüterek saniyelerce ekrana bakmama sebep oldu. Ayrıca bu film benim aklıma izlediğim ilk Nolan filmi olarak girdi ve temposundan, geriliminden bir an bile bir şey kaybetmedi. Birde şöyle bir olay var; rüya içinda rüya görülünce her katmanı idare eden ve ikinci katmana inen ekibe zaman kazandırmak zorunda olan biri vardır, mesela birinci katmanda ki kişi başarısız olursa ikinci katmanda ki kişilerde başarısız olur ve rüya çöküşe uğrar. Filmin düzeni izleyiciye farklılık deneyimi vaadediyor, cidden yeni nesil filmlere çok uzak bir film. Hani herkes eskileri arar, 70ler, 80ler, 90lar tadında filmler arar ya, bu film tam o izleyicilere göre. Teknolojik olarak elbette geniş, kapasiteli ve yeni nesil bir film ancak başarı konusunda son yıllarda ki gişe ürünlerinden çok çok uzakta bir yapıt. Muzikleri de gerilim sahnelerine çok büyük bir uyum sağlamış. Akademi Ödüllerinin haksızlık ettiği onlarca başyapıttan bir tanesi daha oldu bu film adeta. Gerçekten filmi izlerken inanılmaz derece de çok etkilendim ve son 30 dakikasına doğru heyecandan, çarpıcı sahnelerden dolayı alt-üst oldum. Bu zihin hırsızlarının akıl almaz boyutlara taşınan hikayesini seyretmezseniz çok şey kaybedersiniz, film ikinci bir film çekilse yine aynı başarı da olabilir."