Başlangıç
Yazar: Oktay Ege KozakSon yılların en orjınallikten yoksun yaz blockbuster sezonunun ortasında vizyona giren Başlangıç, sinema denen sanatın ne kadar sınırsız, ne kadar yaratıcı, ne kadar özgün, ne kadar evrensel, ne kadar hayret uyandırıcı, ne kadar fikir dolu, ne kadar eğlenceli...
Kusura bakmayın, sözlüğümde bu modern şaheseri tasvir edebilmem için kullanabileceğim kelimelerin ardı arkası kesilmiyor, o yüzden size sadece şu yorumda bulunursam sanırım yeterli olacaktır: Başlangıç, Christopher Nolan'ın heybetli kariyerinin şu ana kadarki en başarılı ve teknik ile anlatım bakımından en mükemmel filmi olmakla kalmıyor, bundan yıllar sonra halen hakkında tartışılacak muazzam bir düşünsel labirent yaratıyor.
Nolan, hikayesel labirentler yaratmaktan haz alan, senaryosunu ilerlettikçe karmaşıklaştıran, fakat bu yolda hiçbir zaman odağını kaybetmeyen bir usta kafa karıştırıcı. Nolan'ın prodüksiyon şirketi Syncopy'nin logosunun bir labirent olduğuna şaşmamak lazım.
Film hakkında en basitinden herhangi bir bilgi vermek bile salonlara henüz adım atmamış seyirciye haksızlık olacaktır. Çünkü eleştirmen Roger Ebert'in film hakkında yazdığı gibi "Önemli olan hikayenin ne olduğu değil, o noktaya nasıl geldiğimiz". Size Başlangıç'ın başını, ortasını ve sonunu tasvir edebilirim. Fakat bu noktaların hiçbiri bütününün nasıl oluşturulduğuna dair size bir ipucu vermez.
Peki o zaman size ne söyleyebilirim film hakkında, hiç detaya girmemeye çalışarak? İlk olarak Başlangıç, görsel bir ziyafet olmakla kalmıyor, içerdiği rüya gerçekliğini yaratıcılığın sınırlarını zorlamasına rağmen fazla soyutluğa kaçmayarak tasvir ediyor. Güncel bilim-kurgu klasiği Gizemli Şehir ve 2001 gibi şaheserleri andıran bazı özel efekt sekansları, bu filmlerle yarışıyor ve yer yer çıtayı yükseltiyor.
Başlangıç, benzeri on yılda görülen bir "entellektüel gişe filmi". Bu gözlemdeki entellektüel kelimesi gözünüzü korkutmasın. Başlangıç, yılın belki de en eğlenceli ve nefes kesen aksiyonunu ekranlara getiriyor. Neden mi? Çünkü karakterlerin kaderini ve filmin desteklediği fikirleri umursuyoruz da ondan. Kim bilirdi ki ustaca elden geçirilmiş üç boyutlu karakterizasyonlar o milyonlarca dolarlık efektlerin seyircinin beyninde bir anlam oluşturmasını sağlasın? Başlangıç, yılın diğer gişe eğlenceliklerin iki katı kadar özel efekte sahip, fakat bu efektler hikayeye hizmet ediyor, hikaye efektlere değil.
Christopher Nolan'ın Başlangıç'ın senaryosunu yazması on yılını almış. Filmin rüya içinde rüyaya giren, bir sürü değişik gerçeklik, sembolizm ve teori arasında durmaksızın hoplayıp zıplamaktan haz alan hikayesi o kadar yoğun ve karmaşık ki, yazımı yüz elli sene sürmüş, bir sürü değişik kuşaktan bir sürü değişik senaryo yazarının elinden geçmiş, Barcelona'nın Sagrada Familia kilisesinin sinematik bir versiyonu olmadığına şaşmamak elde değil. Nolan'ın bu kadar detay dolu bir fikri "elle tutulur"u bırakın, bu kadar mükemmel bir senaryoya dönüştürebilmesi tek kelimeyle bir mucize.
Filmin oyuncu seçimi gayet yerinde. Leonardo DiCaprio, şiddetli suç duygularından yakınan, gittikçe gerçekliğin gerçekliği üzerine olan kontrolünü kaybeden Cobb rolünün iç karmaşasının hakkını veriyor. Kuşağımızın en yetenekli oyuncularından biri olduğunu düşündüğüm Joseph Gordon-Levitt, araştırmacı Arthur rolünde Leo ile atışmakla kalmıyor, son yılların en heyecan verici ve yaratıcı kavga sahnesini sunuyor. Daha önce İngilizce rollerine bir türlü ısınamadığım Oscar'lı Fransız aktris Marion Cotillard, Cobb'un esrarengiz ve haklı olarak öfke dolu eşi Mal rolü ile filmin duygusal yapısını oluşturuyor.
Haliyle Başlangıç hakkında uzun uzadıya tartışılabilecek bir sürü detay var. Filmin şimdiden ün kazanan son karesi bile saatlerce süren tartışmalara konu olacaktır. Her seyirci gibi benim de o son çekim başta olmak üzere film hakkında bir sürü teorim var. Fakat bu eleştiriyi burada bitirelim de, filmi henüz izlememiş seyirciye haksızlık olmasın. Başlangıç'ı izlemiş ve hakkında detayları ile tartışmak isteyen okuyucularımız oktayegekozak@hotmail.com adresine başvurabilir.