Koy
Yazar: Murat Tolga ŞenBir film seyrederek insanın hayatı değişmez... Ama bazen bir film bunu gerçekleştirmeye çok yakın olabilir. The Cove / Koy böyle bir yapım ve ondan bahsettiğim bu yazının en çok ihtiyacı olan şey biraz dürüstlük ve sağduyu... O yüzden klasik bir film kritiğinden farklı bir okuma yaşayabilirsiniz.
Filme geçmeden önce bir insandan özellikle bahsetmek gerekecek: Ric O’Barry... Yunus yakalamakla ilgili tüm teknikleri geliştiren, dünyanın ilk gösteri yunusu yetiştiricisi... 60’ların meşhur TV dizisi Flipper için kendi elleriyle yakaladığı 5 dişi yunusun showda gösterilenin aksine ne kadar mutsuz olduğunu farkeden O’Barry, bu yakınlaşma sürecinde yunusların insanlardan çok da farklı canlılar olmadığını anlıyor. Anlıyor ki onlar da tıpkı insanlar gibi kendi varlıklarının farkında olan zeki canlılar... Bu 5 yunusdan biri (Suzy) nefesini tutarak kendi kollarında can verdiğinde ise hızlı ve duygusal bir kararla geri kalan yunusları serbest bırakıyor. Sonra? Sonrası yıllarca sürecek ve Koy’un çekilmesine kadar yükselecek bir yunus hakları aktivistliği, binlerce gözaltı, yüzlerce tutuklama ve sınırdışı edilmeden ibaret adanmış bir hayat...
Kendi yaptığı 'ilk' kötülüğü asla unutmuyor Ric O’Barry... Flipper’dan sonra sayılar giderek artan deniz eğlencesi parkları için binlerce Yunusun esaret altına alınmasından, bu pis ticaret devam ederken yakalanan milyonlarcasının da katledilerek uzakdoğulu halkların 'et' ihtiyacını karşılamasından iğreniyor ve buna karşı açtığı büyük savaşı bitirmeye de niyetli değil...
Koy, işte burada başlıyor. Japonya’da her yıl binlerce yunusun avlandığı, kendi küçük ama sırrı büyük Taiji adasının en arsız 'gore' filminden bile daha kanlı bir katliam ortamına dönüştüğü sırada ona yardım eden ve gönüllülerden oluşan bir 'sivil komando' grubuyla yunus yakalayıcılarının ipliğini pazara çıkarmayı amaçlıyor ve başarıyor da... Koy, gösterildiği her ülkede büyük ses getiren, insanların kalbine dokunan bir film...
Koy bir belgesel olmasına rağmen sıkıcı ve didaktik bir anlatıma sahip değil... Bir aksiyon filmine yakışacak kadar heyecanlı bir olay örgüsüne sahip ve oldukça hızlı kurgudan medet umuyor. Bir tür gerilla yapım sayılabilecek Koy’daki dramatizasyonun abartılmasına ise gerek bile kalmıyor çünkü ruhsuz Japon balıkçılar kendilerinden nefret ettirmek konusunda zaten çok başarılılar. Ekibi sürekli tartaklamaları da vicdanlarının ne derece tükendiğinin bir göstergesi... Balıkçıların yunusları avlama metodları ise yaşayan hiç bir canlının aklına gelmeyecekcesine sahtekarca... Denize soktukları uzun metal sopalara vurarak yunusların sonra sistemini bozuyor ve onları kıyıda sıkıştırıyorlar... Burada ise hiç geciktirmeden gözlerimden yaşlar getiren katliamı başlatıyorlar. Anneleriyle yüzen yavru yunusların çığlığı rüyalarınızı bölecek kadar korkunç... Etlerini yaran kancalardan kaçamadıklarını ve suda çaresizce yardım isteyerek çırpındıklarını gördükçe kendi insanlığınızdan utanacak hale geliyorsunuz.
Belgeselde beni şaşırtan anlardan biri, Heroes dizisinin yıldızı Hayden Panettiere’nin arkadaşlarıyla gerçekleştirdiği ümitsiz bir protesto eyleminde, sörfünün üzerinde hıçkırıklara tutulmuş ama vazgeçmemiş haliyle izlemek oldu. Şımarık bir dizi oyuncusu gibi gözüken bu genç oyuncunun binlerce km ötede tutuklanmak pahasına yaptığı (ve tutuklandığı) bu eylem kendi rahatımızı bozmamak konusunda beni daha da rahatsız etti.
Ric O’Barry, Oscar gecesinde de açtığı pankartla adanmışlığını ispatladı ve hepimize sadece seyirci olmamak adına iyi bir fırsat verdi. Ülkemizde tek bir sinema salonunda gösteriliyor olsa da mutlaka Koy’u izlemeli ve basit bir google araştırmasıyla bulabileceğiniz sitesinde bu hareketi desteklemelisiniz. Bir 'earthling /dünya canlısı' olmanın verdiği sorumlulukla bunu yapmaya mecburuz.
Koy’u izledikten sonra bilmenizde fayda var: Türkiye’de ki tüm yunus parklarında mevcut bulunan hayvanlar Taiji’de avlanmış olan öksüzlerden oluşuyor. Yunus parklarında sizi eğlendiren her yunus için binlercesi acımadan öldürülüyor. Eğlence parklarındaki yunuslar büyük stres altında ve bu yüzden ülser oldukları için sürekli ilaç takviyeleriyle canlı tutulmaya çalışıyorlar. Yaşayacak kadar şanslı olmayanlar ise balina eti olarak paketlenerek insanlara satılıyor. Yunus eti yüksek miktarda civa içerdiği için bunu yiyen insanlar zehirleniyorlar. Bu kadar çok şeyi bildikten sonra bu karlı ama pis ticareti durdurmak elinizde....