Harika bir film.Ben anlattığı hikayeyi bu kadar objektif,izleyicisine birşeyleri dikte etmeden yada duygu sömürüsü yapmadan anlatan başka bir filmi şimdiye kadar izlemedim.
5 dakika önce ağlamaktan gözlerim şişmiş bir halde televizyon başından kalktım ve şu anda bu yorumu yazarken TRT1 e içimden böyle bir filmi yayınladığı için teşekkür ediyorum. Sean Penn ve Susan Sarandon’un oyunculuğu filmi götüren en büyük etmendi. Özellikle Sean Penn’e bu filmle beraber hayran kaldım. Suçlu olmasına rağmen izleyicinin sempatisini kazanabilen ve düşündürücü bir karakteri harika bir şekilde canlandırmış. Film tek kelimeyle harikaydı..
Tim Robbins’in yönetmenliğini yaptığı ikinci film 'Dead Man Walking'. Peki Robbins’in yönetmenliği oyunculuğu kadar başarılı mı? Bence başarılı değil. Filmi başarılı bulsam da kıyaslama yaptığımda zayıf kalıyor.Film, idam cezası almış bir suçlunun bir rahibeye yardım için mektup yazması ve rahibenin yardımı kabul etmesi üzerine gelişir. Filme bekleneceği üzere durağan bir hava hakim. Olaylar, aslında pek fazla da farklı olay yok, kısır bir döngü etrafında dolaşıyor. Oyuncuların performansları filmi götürüyor diyebilirim. Sean Penn’in bu yıllarda oyunculuğunda düşüş var dense de bence başarılı. Susan Sarandon onun performansının da üstüne çıkmış diyebilirim. Bu rolü ile Oscar aldığını da hatırlatayım. Film etkisini özellikle son 15-20 dakikasında gösteriyor. Hayata dair soruları soruyor, pişmanlık duygusunu yansıtıyor ve öldürmenin ne demek olduğunu izleyiciye gösteriyor. Filmin sonunda ise Tim Robbins kalitesini konuşturmuş. Güzel bir müzik ve de güzel görüntülerle filmini sonlandırmış.Eleştirmenlerce beğenilen ve Tim Robbins’in geçer not aldığı filmi ben de beğendim. Ancak filmden daha fazla beklentim olduğundan beklentilerimi karşılamadı.'Bu dünyadan kalbimde nefret duygusuyla gitmek istemiyorum, yaptığım şey için bağışlanmayı diliyorum. Umarım ölümüm biraz içinizi rahatlatır. Öldürmek yanlış bir şey, kim yaparsa yapsın yanlış. Ben, siz ya da devlet fark etmez.'
sinemanın öğreticiliğini insanın düşünmesını gerektıren bır fılm daha ölüm yolunda .... oyuncuların gercekten bıze ıylıgı,dogrulugu ve kendımıze güvenı asıladıgı bır fılm özellıkle sean penni cok kutluyorum ....
sorgulamak ve pişmanlık üzerine,insanı düşündüren bir film. susan sarandon ve sean penn bize o kadar şey anlatıyorlarki..pişmanlık nedir ? sorgulamak nedir? neden pişmanlıklardan sonra sorgulama ihtiyacı hissederiz, kendimizi ve hayatı ? bu soruların bütününe belki bu filmde yanıt alınır.ve hayat ! çok pişmanlıklar yaşayacagımız aşikardır.minik,büyük herneyse. bu pişmanlıklar beraberinde sorgulamayı getirecektir.derin,sığ herneyse.ancak bildikleri saklamak olmaz.yaşanan onca şey vardı.ancak zaman geri alınsa bu pişmanlıklara götüren şeylerden uzak durur muyuz ? pekte durmayız !sorgulamalarımızı zamanında gerçekleştirecek miyiz ? pekte hayır !
çok etkileyici bir film. ölümle yaşam arasında filmi bu filmden esinlenirek yapılmış heralde. bir de bu filmde ki sean peanın karakteriyle american history x deki edward norton karakteri çok benziyo. bu film bir çok filme ilham kaynağı olmuş gibi.
işte sean penn'in leziz bir filmi daha. o kadar iddialı değil ama izlenmeye değer bir filmdir. izlemek isteyenler tv'yi takip etsin. kanalların sevdiği bir filmdir bu. her ay biri verir kesin.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.