Son Veda
Yazar: Ali ErcivanSevin Okyay'ın ilgili yazısında da belirttiği gibi, geçen yıl Beşir'le Vals'in yerine Yabancı Dilde En İyi Film Oscar'ını kazandığı için birçok kişinin önyargıyla yaklaştığı bir film Son Veda. Halbuki Akademi'yi biraz tanıyanlar, zaten söz konusu Oscar'ı bu filmin kazanacağını tahmin ediyorlardı. Çünkü çok daha klasik bir anlatı ürünü Son Veda. Ama bu ille de kötü bir şey olarak görülmemeli.
Açık konuşalım... Politik içeriği ve animasyonla belgeseli birleştiren yapısı sebebiyle el üstünde tutulan Beşir'le Vals, sinemasal açıdan hiç de abartıldığı kadar güçlü bir film değildi. Oscar'ı kaybetme sebebini, sadece Akademi için fazla modern ve cesur olmasına bağlamak, diğer aday filmlere haksızlık olur. Fransız filmi Sınıf ve Avusturya filmi Revanche gibi çok daha güçlü adaylar vardı karşısında. Nihayetinde geceden Oscar heykelciğiyle ayrılan Son Veda ise, belki de aday gösterilmiş filmler içinde en rahat duygusal bağ kurulabilecek olanı.
Çello çalarak hayatını kazanmaya uğraşan ama uzun uğraşlar sonucunda kadrosuna dahil olduğu orkestra maddi gerekçelerle dağıtılınca işsiz kalan bir adamın öyküsünü anlatıyor bu film. Çello çalmak dahil, o güne kadar gerçekten iyi yaptığı bir iş bulamamış olan bu adam, yakın zamanda kaybettiği annesinin evine yerleşmek üzere memleketine döner. Gazetedeki bir iş ilanına başvurur çünkü hiç deneyim aranmamaktadır. Ancak insanları "yolculuklarına hazırlamak" üzerine kurulu bu iş, onun zannetiği gibi bir turizm acenteliği değil, ölü bedenlerin gömülmek için hazırlandığı geleneksel bir meslektir.
Karısı dahil çevresindeki kimsenin sempati göstermediği, hatta hor gördüğü bu işi yapmaya kahramanımız da çekinir önce. Babası yıllar önce çekip gittiği ve annesi de o turnedeyken öldüğü için, aslında daha önce hiç ölü bir beden görmemiş, ölümle birebir yüzleşmemiştir. Ama yaptıkları işin özellikle ölülerin yakınları üzerinde nasıl bir manevi etkiye sahip olduğunu gördükçe, ustasına ve mesleğine saygısı artar.
Ölüm gibi nazik bir mevzuyu ele alan Son Veda, şaşırtıcı derecede kuvvetli bir mizah duygusuna sahip. Filmin yerel komedi anlayışının, bizlerin yadırgayacağı kadar fizikselleştiği noktalar da var. Ama bu birkaç kısa an dışında, oldukça keyifli bir film karşımızdaki. Ve bizde birkaç yıl önce Babam ve Oğlum filminin yakaladığı türden bir damar da yakalanmış doğrusu. Herhangi bir insan evladının kolay kolay gözleri yaşarmadan izleyemeyeceği bölümler mevcut bu filmde. Ve bu, sıfır duygu sömürüsüyle başarılıyor. Karısını belli ki amansız bir hastalığa kaybetmiş bir kocanın, onu son bir kez en güzel haliyle gördüğünde hissettiklerinden daha yalın ve daha acı verici ne olabilir? Veya kız gibi giyindiği için ailesinden tepki görmüş ve sonunda intihar etmiş bir gencin cenazesi başında ağlayan, oğlunu ancak şimdi olduğu gibi kabullenebilmiş bir babanın feryandından...
Son Veda'nın en ciddi zaafı, son bir saatinin arka arkaya klişelerle örülü olması. Çok güçlü vurabilecek finali, son derece tahmin edilebilir hale geldiği için, filmin birçok kısmına kıyasla aynı etkiyi bırakmıyor seyredenin üzerinde. Müzik altı zaman aşımı sahneleri ve kahramanımızın çayırlarda çello çaldığı, filmin gerçekliğinden kopuk planlar mesela, bizi de filmden koparabiliyor.
Ama en klişe anlarında bile sağlam dramatik yapısını koruyan, teknik olarak pırıl pırıl, çok şık ve dokunaklı bir yapım Son Veda. Ve itiraf etmeliyim ki, uzun zamandır bu kadar güldüğüm ve bu kadar ağladığım bir film hatırlamıyorum.