Beklenti yüksekti...
Yazar: Oktay Ege KozakDev Avcısı Jack (Jack the Giant Slayer), ironiden yoksun düz bir peri masalı olarak başlayıp birden dev orkumsu yaratıklarla dolu İki Kule'nin Helm's Deep savaşını andıran bir epik fantezi-aksiyona dönüşmeye çabalıyor.
Nedendir bilinmez (belki Alis Harikalar Diyarında (Alice in Wonderland)'in finansal başarısından sonra) Hollwood, klasik peri masallarının modern iğneleme ve ironi ile dolu versiyonlarını yaratmaya kafayı taktı gibi. En azından Jack the Giant Slayer, bu bilindik masalı olabildiğince eski usül bir hikaye yaklaşımı ile yaratmaya çalışıyor, en azından ilk yarısı boyunca.
Jack ve sihirli fasülyelerinin devlerin dünyasında geçen maceralarını çoğumuz biliriz. Jack'in (Nicholas Hoult) hikayesinin ilk perdesi gayet basit bir çocuk peri masalı şablonuna oturuyor ve bu yolda türün tipik klişelerinden yoksun kalmıyoruz.
Bu klişeler arasında en bariz olanı bir gün sıkıcı fakir hayatından kaçmayı düşleyen çiftçi çocuk tabi ki. Fakat bir de kraliyet hayatından bunalmış, macera arayışında kaleden kaçan prenses var. Bu prensesin adı Isabelle (Eleanor Tomlinson), fakat hikayesi Aladdin'i o kadar andırıyor ki adı Jasmine olsa da olurmuş.
Tabii ki Jack, Isabelle'nin kim olduğunu bilmeden onu haydutlardan korumaya çalışır ve arkasındaki kocaman ordunun farkına varmadan haydutların ona boyun eğdiğini zanneder.
Tabii Isabelle kötü kalpli güç sarhoşu Roderick (abartı kötü adam rolüyle Stanley Tucci birazcık eğleniyor gibi en azından) ile evlenmek zorunda olduğu için kaleden bir daha kaçar ve Jack'in evini bulur. İşte bu noktada sihirli fasulyeler bu ikiliyi devlerle dolu dünyaya fırlatır ve Jack, Isabelle'i kurtarmaya and içer.
Jack, Isabelle'i kurtarsa bile onunla evlenemeyecektir çünkü prensesin kraliyet ile evlenmesi zorunludur (ki Roderick bana pek kraliyetten gibi gelmedi ama neyse). Finalde bu kuralı kıran bir açık bulunacak mıdır, ne dersiniz?
Filmin hürmetli senaryo yazarları arasında yönetmen Bryan Singer ile hep ortaklık kuran Christopher McQuarrie bile var. Fakat senaryo, Jack the Giant Slayer'ı bir türlü alışık olduğumuz blockbuster yavanlığından kurtaramıyor. Singer ise Olağan Şüpheliler (The Usual Suspects) ve X-Men 1 ve 2'nin yaratıcı ve taze Singer'ı değil de Superman Dönüyor (Superman Returns)'ün donuk Singer'ı olmuş bu sefer.
Kamera arkasında bu kadar yetenekli kişiler ve önünde Ewan McGregor, Ian McShane ve Mike Leigh favorisi değeri halen anlaşılmamış Eddie Marsan gibi güçlü kadro varken bu kadar yaşamsız bir macera çıkması şaşırtıcı açıkçası. Bu isimlerden haklı olarak bazı beklentileri olan seyirci, yaratıcılıklarla dolu peri masalı bozması bir epik veya en azından klasik b-tipi fantazi-macera filmlerine gönderme yapan bir eğlencelik istiyor.
Fakat elde olan bütün bu stilleri birarada tutmaya uğraşan bir karmaşa, yer yer eğlenceli tabii ama salondan çıkınca anında unutulan bir mini-epik. Sormak istedim, bu film kimin için yapılmış? İlk yarısı tamamen çocuklar için peri masalı, Şrek (Shrek) ve Cesur (Brave) gibi animasyonların peri masallarına aşıladığı orijinallikten bile yoksun.
Diğer yandan film Amerika'da 13 yaş sınırı ile vizyona giriyor ve bunun sebebi pek te etkileyici olmayan CGI devlerin askerleri ezip kafalarını ısırıp kopardıkları ikinci yarıda belli oluyor. İlk yarıda çocuklar eğlenirken sıkılan ebeveynler, ikinci yarıda ilgileri artsa da çocuklarının gözlerini kapatmaktan filmi izleyemeyecek gibi....