Heyacanla bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmayacak cinsten...
Yazar: Oktay Ege KozakYargıç Dredd 3D üzerine araştırma yaparken bu kült çizgi romanın ana karakterini canlandıran Karl Urban'ın sesini Clint Eastwood'a benzetmeye çalıştığını söylemesine şaşırmadım açıkçası. Hatta filmin yapımcıları Dredd'in yaşadığı bloğun ismini Eastwood'un Rawhide dizisindeki karakterinin adı olan Rowdy Yates koymuşlar. Eastwood'un efsanevi Kirli Harry karakteri gelecekte yaşasaydı suçun ve şiddetin inanılmaz boyutlara ulaştığı distopik bir "mega şehir"de kanuna neredeyse fetişist bir tutku ile bağlı olan Yargıç Dredd'den pek te farklı olacagını sanmıyorum.
Çizgi romanın hayranları Sylvester Stallone'un 1995 yapımı facia uyarlamasından ağızları yandıktan sonra 17 sene beklediler doğru düzgün bir adaptasyon için. Bu bakımdan Stallone'un fazla renkli ve temiz versiyonu ile uzaktan yakından alakası olmayan bu yeni uyarlama, sonunda hayranlarını mutlu edecektir diye tahmin ediyorum.
On binlerce insanın yaşadığı "mega blok"ların (Dredd evreninde her şey "mega") birini kontrolü altına almış olan acımasız Ma-Ma (Son yılların en orijinal kötü karakterinden birini canlandıran Lena Headey), kullananın beynini yavaşlatan SLO-MO adı verilen uyuşturucuyu imal etmektedir. Bu arada hem aksiyon sinemasının baştacı olan yavaş çekimleri kullanmak için hikayenin içerisinde bir sebep bulan hem de Twilight serisinin dandik parıltı efektlerini gerçekten yaratıcı bir biçimde kullanan yapımcıları alkışlamak lazım.
Neyse, tabii ki yargıcımız Dredd, yanında türe tipik çaylak (fakat bu sefer orijinallik olsun diye telepatik çaylak) ve seksi kız ile rutin bir tutuklama için Ma-Ma'nın bloğuna gelir ve içeride hapis kalınca Ma-Ma'nın yüzlerce adamının karnını kurşunla doldurmak zorunda kalır.
Filmin bu basit konusu geçen sene aksiyon hayranlarının yere göğe sığdıramadığı Baskın (Serbuan Maut-The Raid)'i hatırlatıyor. İki film de kocaman bir blokta bir avuç polisin sayıca astronomik boyutlarda fazla kötü adamları stilize tekniklerle alaşağı ederek bloğu kat kat tırmanmalarını gösteriyor.
Fakat tipik bir video oyununa benzetip hikaye bakımından fazla basit ve klişe bulduğum Baskın'ın aksine Kumsal (The Beach) ve 28 Gün Sonra (28 Days Later) gibi "saygıdeğer" yapımların yazarı Alex Garland'ın senaryosu, Dredd'e, türüne göre yeterince karakter tasarımı ve kallavi bir kara komedi havası sokarak onu yavanlıktan kurtarıyor. Mesela alışveriş merkezindeki şiddetli bir silahlı çatışmadan sonra otomatik bir süpürge, kanlı ölü vücutları temizlerken yapılan kibar anons. Filmin bir sahnesinde evsiz bir adam harfi harfine "Evsiz ve uyuşturucu bağımlısı. Para için kendini aşağılar." pankartına sahip. Zavallı evsizimizin kaderi de sanki Monty Python'dan fırlama bir trajikomik absürtlüğe sahip.
Başarısız bir diğer Rashômon bozması Bakış Açısı (Vantage Point)'i yönetmiş olan Pete Travis, bu sefer yeteneğini konuşturuyor. Filmin kirli ve gri tonlu mega şehri hem görsel, hem de ultra şiddet ve kara komediyi ustaca birleştiren yaklaşımıyla Robocop'un Detroit'ini hatırlatıyor. Acaba baştan gereksiz olan Robocop'un yeniden çekimini Travis'in eline verselerdi neye benzerdi merak ediyorum.
Bu kadar övdükten sonra şimdi bir uyarı. Dredd, pis, karanlık, aşırı şiddetli ve kanlı bir film. Hani "Kan gövdeyi götürüyor" derler ya, Dredd'de gövde kanı götürüyor. Fakat bir filmi eleştirirken amacının ne olduğuna ve bu amaca ulaşıp ulaşmadığına bakmak lazım. Bu bakımdan Dredd'in amacı aynı oranda şiddetli çizgi romana hem sadık kalıp, hem de onu yaratıcı bir biçimde uyarlamak, ve bu bakımdan başarılı oluyor. Yine de beni kan tutar derseniz aman diyeyim uzak durun.
Twitter: egekozak
oktayegekozak@hotmail.com