Nanny McPhee Büyük Patlama
Yazar: Ayşegül Kesirli1990'lı yılların başlarında Pazar sabahları televizyon kanalları 1960'lı yılların sevilen çocuk yıldızlarından Hayley Mills'in defalarca yeniden beyazperdeye uyarlanan The Parent Trap (1961) ve Pollyanna (1960) gibi filmlerini gösterirdi. Eğer bu filmler olmazsa sabah çizgi film kuşağından sonra televizyon kanallarında Neşeli Günler (1965) ve Chitty Chitty Bang Bang (1968) gibi büyüleyici çocuk filmlerine rastlamak mümkün olurdu. Tam da bu nedenle 1990'lı yılların başlarında çocuk olanlar için Pazar sabahı filmleri neredeyse Parlement Sinema Kuşağı kadar kutsaldı.
Ben uzun zamandır, o dönemlerde televizyon kanallarında izlediğim çocuk filmlerinin tadını yakalayan bir yapımla karşılaşmamıştım; ta ki Christianna Brand'ın Nurse Matilda serisinden Emma Thompson'ın senaryosuyla beyazperdeye uyarlanan Sihirli Dadı'ya nam-ı diğer Nanny McPhee'ye kadar.
Aslına bakarsanız, eğer izleme deneyimim sadece Nanny McPhee serisinin ilk filmiyle sınırlı kalsaydı, hikayeye beslediğim tüm hayranlığa rağmen, başkarakter Nanny McPhee'nin temsil ettiği değerler sebebiyle filme birkaç itirazım olacaktı. Eşini yeni kaybetmiş Cedric Brown ile yoldan çıkmış yedi çocuğunun hikayesinin anlatıldığı ilk film, Nanny McPhee'nin küçük çocukları uygarlaştırma çabasına odaklanıyordu. Film boyunca, McPhee, çocuklara nerede nasıl davranılması, nasıl yemek yenip, nasıl giyinilmesi gerektiği konusunda despotça dersler verip, onları batılı gözüyle terbiyeye ve görgü kurallarına uymaya davet ediyordu. Sonuç olarak, McPhee'nin filmde hem tek otorite figürü hem de çocukların ebeveynleriyle aralarındaki güç ilişkilerini dengeleyen tek karakter olarak sunulması ve hikayenin merkezinde böylesine despot bir iktidar mekanizmasının yer alması içten içe oldukça rahatsız ediciydi.
Serinin ikinci filmi olan Nanny McPhee: Büyük Patlama, hikayenin bu rahatsız edici havasını dağıtmaya çalışan ve McPhee'nin temsil ettiği despotik batılı değerleri tümüyle ortadan kaldıramasa da olabildiğince yumuşatan bir yapım. Serinin yeni filminde II. Dünya Savaşı sırasında kocasının askere alınmasıyla üç çocuğu ve bir çiftlik dolusu hayvanla yalnız başına kalan Bayan Green'in mücadelesi anlatılıyor. Bayan Green'in omuzlarındaki yük, Londra'da yaşayan iki küçük kuzenin çiftliği ziyarete gelmesiyle daha da ağırlaşıyor. Çocuklar arasındaki geçimsizlikler, Bayan Green'in çalıştığı dükkanda yaşanan sorunlar ve çiftliği Bayan Green'in elinden almaya çalışan hain Phil Amca'nın ailenin refahını sabote etme çabaları ortaya tam da ancak Nanny McPhee'nin yoluna koyabileceği bir karmaşa çıkarıyor.
Nanny McPhee: Büyük Patlama'nın en güzel yanlarından biri hikayesini ilk filmin tersine çok daha evrensel ve iyicil değerler üzerine kuruyor olması. Yardımseverlik, dostluk, cesaret ve fedakarlık gibi çok daha anlamlı konulara odaklanan filmin bir diğer önemli özelliği de ebeveynleri kontrol mekanizması olmaktan bütünüyle çıkartıp, çocukların iktidarını kabul etmesi. Nanny McPhee: Büyük Patlama, serinin ilk filmine kıyasla sihir dozu çok daha yüksek bir yapım. Bu durumun en önemli sonucu ise Nanny McPhee'nin sevimli sihibaz yönünün daha fazla vurgulanarak, çocuklar üzerindeki iktidarının minimum düzeye indirilmesi.
McPhee, serinin ikinci filminde, çocukların her hareketine müdahale eden bir iktidar figürü olmaktan öte, ihtiyaç duyduklarında onların yanında olan, normal şartlar altında ise gözlemci konumunu koruyan bir karakter olarak betimleniyor. Böylelikle, Nanny McPhee: Büyük Patlama'da çocuklar, sorumluluk sahibi, cüretkar ve çoğu zaman yetişkinlerden daha sağlıklı ilişkiler kurabilen bireylere dönüşüyorlar. Bu sayede, Nanny McPhee: Büyük Patlama, serinin birinci filminden çok daha olgun, aklı başında ve ayakları yere sağlam basan bir ton yakalamayı başarıyor.
Filmin başarısındaki en büyük etken, hem kamera arkasında hem de kamera önünde etkin bir performans sergileyen Emma Thompson'ın ta kendisi. Beş seneyi aşkın süredir Nanny McPhee karakteri üzerinde çalışan Thompson'ın etkisinin filmin her aşamasında hissedildiğini söyleyebiliriz. Thompson'ın özellikle oyuncu kadrosu üzerindeki olumlu hakimiyeti filmin uyumlu, bütünlüklü ve aynı derecede çok sesli bir çehreye kavuşmasını sağlıyor. Amerikalı oyuncu Maggie Gyllenhaal tam kıvamında İngiliz aksanıyla varlığını hiç yadırgatmıyor. Merlin dizisinden tanıdığımız küçük oyuncu Asa Butterfield ile Rosie Taylor-Ritson'ın performansları ise canlandırdıkları karakterlerin kavga eden çocuk güruhu arasından sıyrılabilmelerini sağlayacak kadar kuvvetli. Ralph Fiennes ve Ewan McGregor'un Emma Thompson'ın hatırı için yaptıkları beş dakikalık çıkartmalarsa filmin tuzu biberi.
Yer yer alt metninde gizli politik mesajları da su yüzüne çıkartmayı başaran Nanny McPhee:Büyük Patlama, bana kalırsa son derece anlamlı bir devam filmi. Her ne kadar filmin sonu özellikle feminist izleyicileri öfkeye boğabilecek nitelikte olsa da zaman zaman bazı itirazlarımızı bir kenara bırakıp, kendimizi gidişatın büyülü çekiciliğine bırakmakta fayda var sanırım. Dolayısıyla, hem serinin ilk çalışmasını bütünleyen hem de onu anlamlandırarak çoğaltan Nanny McPhee: Büyük Patlama, küçük izleyiciler için sihirli bir sinema deneyimi, büyükler içinse nostaljik bir atmosfer vaat ediyor. Bununla beraber, özellikle haftasonu sabahları için ideal bir tercih olabilecek Nanny McPhee:Büyük Patlama'yı tek başında değil, serinin ilk filmini seyrettikten sonra izlemenizi tavsiye ederim.