Bir ihtimal daha vardı...
Yazar: Alper TurgutOrijinal adı “Oldeuboi” olan, memleketimizde “İhtiyar Delikanlı” ismiyle gösterime sokulan, ancak tüm dünyanın “Oldboy” diye bildiği, klasik, kült ve tek kelimiyle başyapıt bir film, 10 yıl sonra ABD’lilerin eline düşerse ne olur?
“Malcolm X”, “Doğruyu Seç”, “İçerideki Adam”, “Dört Küçük Kız” ve “25. Saat” gibi sevilesi filmlere imza atan Spike Lee, hayli muhafazakar Amerikan toplumu için görece ağır bir mevzuya (ensest) niye girdi, anlaşılır gibi değil! Çizgiromandan devşirme, düşük bütçeli Oldboy’u Oldboy yapan ezberbozan senaryosudur, sonra kurgusu, oyunculukları, müthiş diyalogları, akılda kalıcı replikleri, müzikleri gelir. Şiddet bir ritüele bürünür, diş çekme, dil kesme, dans eder gibi insanları çekiçleme… Kan revan bir zerafeti vardır filmin, dedikodudan köpekleşmeye varacak bir kelebek etkisi vardır. Sürpriz finale dek, tecritten aşka, acımaktan intikama, sahneler resmen ilmek ilmek örülür. Bedenden çıkan ve çıktığı vücudu istila eden karınca sahnesi, canlı canlı ahtapot yeme sahnesi, efsanevi asansör sahnesi, hangi birini anlatalım, bu filmi izleyen zaten bir daha iflah olmaz, hayata aynı gözlerle bakamaz. Elbette; “Gülersen herkes seninle güler, ağlarsan yalnız ağlarsın…”
Güney Koreli Min-sik Choi’nin can verdiği, 15 yıl tecritte kalmış (bunca yıl süreceğini söyleselerdi, dayanmak daha kolay olabilir miydi?) ve intikam tutkusuyla yaşama tutunmuş unutulmaz Oh Dae-su karakteriyle, ABD’li aktör Josh Brolin’in sırtladığı 20 yıl izole edilmiş Joe Doucett tiplemesinin alakası bile yok. Yeni Oldboy, kaba saba, nezaketten, incelikten yoksun, basit, yavan bir uyarlama, sanki rahat bıraksak Oldboy’u, suçluluk duygusundan kafayı yiyecek, dönüşecek ve adeta iyilik meleği olacak, oysa Oh Dae-su karanlık bir ruhtur, iki ayrı kişiliktir ve her şeyden önemlisi bir anti-kahramandır, o, “Bir hayvandan daha aşağı olsam bile benim de yaşamaya hakkım var” der, köpeğiyle intihar etmek isteyen adamı kısa süreliğine kurtarmasının nedeni sadece öyküsünü anlatmak isteğidir, içindeki canavarın insani refleksi değildir, asla! Kendinin farkındadır, ne olduğunu gayet iyi bilmektedir; ”Sıradan bir hayat geçirdiğimi sanırdım, ama çok günah işlemişim” Sonra rivayet o ya, isminin anlamı, insanlarla iyi geçinen demekmiş, ironin hasıdır bu ve o, karıştığı her olayın ardından, “Bugün de insanlarla iyi geçinemedim” der, şaka gibi…
Aradan 10 yıl geçti, haliyle teknoloji gelişti, üstelik yeni Oldboy, 10 kat fazla paraya (30 milyon dolar) çekildi, demek ki neymiş? Mesele para pul, görsel efekt değil ruhmuş! Vahşetin, dehşetin beden bulmasıymış,kaos ve sırlar diyarıymış. Anlık öfke ile uzun soluklu nefretin kapışmasıymış. Ahlaka, hayata, hep bildik yerlerden soru bekleyenlere ve yanıtları bile klişe olanlara büyük bir meydan okumaymış. “İster kum tanesi olsun, ister kaya, ikisi de aynı şekilde batar suya…“ Gerçek Oldboy’un asıl mevzusu bu, küçük günah, büyük günah pek fark etmiyor ve intikam soğuk bir yemekmiş derler ya, işte bunun hakkı veriliyor.
Evet, Elizabeth Olsen, Sharlto Copley ve Samuel L. Jackson’un da Josh Brolin’e destek attığı yeni Oldboy’u izlemenizi öneririm, hiç değilse eski Oldboy’umuz ile mukayese edebilmek için, ayrıca bakmayın IMDB’de bu filme 4.9 verildiğine, ABD’lilerin enseste yönelik tepkisidir, çünkü toplumlar, her türlü melanetin saklanması taraftarıdır, oysa gerçekten kaçılmaz, yoksa sorunlar aşılmaz, üstünü sarsan da yara kanar durur...