Yılın önemli filmlerinden. Ödül sezonunda da anı en çok anılanlarından. Özellikle Brad Pitt cephesinden. Belki "kariyerinin en büyük performansı" diyebileceğimiz bir film değil, ki zaten şimdiye dek onlarca muhteşem filmde harika işler çıkarttı, böyle bir şeyi bu saatten sonra söylemek ne kadar mümkün bilmiyorum. Fakat bu adamın yine muhteşem olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Film boyunca yaptığı her hareket, her mimik "Brad Pitt imzalı" gerçekten de. Kariyerinin başından beri inanılmaz bir perde albenisi var. 130 dakika da olsa 230 dakika da olsa onu izlemekten sıkılmazsınız. Tek başına götürüyor yine Moneyball'u. 20li yaşlarının başından 50 yaşına merdiven dayadığı günümüze değin her zaman kendini izleten büyük bir aktör oldu. Akademi'nin bu sene onu bu rolüyle ödüllendirebilme ihtimali bence de yüksek. Fakat belli de olmaz. Gerçek olaylardan ve karakterlerden bahsediyor film. Brad Pitt Oakland Athletics'in müdürü rolünde ancak bir yandan filmde çok da büyük bir ağırlık verilmese de ailevi konular ile de meşgul. Boşandığı eşiyle kalan küçük bir kızı var. Kendi gençliğinden izlediğimiz flashback'ler sayesinde onun da beyzbol ile bir hesabı olduğunu ve duygularının çeşitli olduğunu fark ediyoruz. Beyzbola eskiden beri müthiş bir ilgim vardı diyemeyeceğim. Sadece kurallarından bazılarını ve bir iki tane de dünyaca ünlü takım bilirim. Yankees, Red Sox gibi...Ancak bu durum bu filmden zevk almamı veya beğenmemi etkilemedi. Yönetmen ve oyuncular belki de sporla ilgili son derece kompleks gerçekler hakkında konuşurlarken bile, biz seyircilerin konuya uzak kalmamasını ve kaçırdıkları bir nokta olmamasını sağlamak için ellerinden geleni yapmışlar. Sonuç olarak buradaki spor beyzbol ve aslında filmin çeşitli dakikalarında bu spora dair özel bir övgü ve hayranlık da var, ancak temel olarak bahsedilen şeyler kesinlikle evrensel. Pesimist biriyseniz bu filmi "daha önce çok izledik, klasik bir hikaye, kimsenin kendisine inanmadığı bir adam var, bir spor dalı var, olumsuz koşullar var, bu idealist adam da sonuç olarak lafı herkesin ağzına tıkamayı başarıyor ve kazanıyor" şeklinde özetlemeye çalışabilirsiniz. Ancak izledikten sonra öyle olmadığını göreceksiniz. Aslında bu önyargının kimi kısımları doğru ancak tamamı değil. Brad Pitt'i de bir kenara bırakırsak, Jonah Hill gibi harikulade bir adam daha var filmde. İkisinin özellikle "karşılık döktürdüğü" bir iki sahne var unutulmayan. Filmin genelinde de güzel bir uyum içindeler ve karakterleri çok iyi taşıyorlar. Billy'nin ağzından sadece beyzbolla ve sporla ilgili değil, insan ve hayatla ilgili önemli ve dikkat çekici fikirler de dökülüyor. Bu gibi unsurlar filmi klasik, yavan bir spor filmi kalıbından çıkarmış oluyorlar. Bennett Miller şimdiye dek sadece "Capote" ile tanınan bir yönetmendi. "Moneyball" ile kaliteli bir işe imza attı. Bakalım bu güzel ve kendini bir çırpıda izleten film, otoritelerce nasıl değerlendirilecek.