Aklı Havada
Yazar: Melis ZararsızBazı filmler yönetmeniyle, bazı filmler öne çıkmış bir oyuncusuyla, bazı filmler konusuyla öne çıkıyor. Aklı Havada ise, George Clooney gibi izlemeye doyamayacağımız bir aktöre sahip olsa da bir yönetmen filmi olarak anılıyor. Bunun sebebi 1977 doğumlu yönetmen Jason Reitman'ın son zamanlardaki başarıları olsa gerek.
2005 yılında, ilk uzun metrajlı filmi Sigara İçtiğiniz İçin Teşekkürler (Thank You for Smoking), 2 dalda Altın Küre'ye aday gösterildikten sonra 2007'de çektiği Juno, En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Yönetmen dallarında olmak üzere 4 dalda Oscar'a aday gösterildi. Bu başarılardan sonra Aklı Havada filmi, neredeyse daha yapım aşamasındayken Oscar'a aday olur söylentileri yayılmaya başladı.
Filmin konusuna gelirsek, Walter Kirn'in romanından uyarlanmış hikayede, başrolde izlediğimiz Clooney'in, yani Bingham'ın, çok ilginç ve düşündürücü bir mesleği var. İşsizlik ve kriz ortamında şirketler çalışanlarını işten çıkarmak için aracı bir firmayla çalışıyorlar ve işten çıkarılacağını, bundan sonra onu hayatında nelerin beklediğini anlatması için kişileri tutuyorlar. Bingham da bu kişilerden biri. Bir psikolog gibi şirket şirket dolaşıp insanlara işlerini kaybettiklerini söyleyip, onların binbir farklı psikolojisiyle karşılaşıp profesyonel bir şekilde işini kotarıyor.
Film bu noktada aslında eleştirel bir belgesel kimliği de takınıyor. Masanın diğer tarafında birbirinden farklı yüzlerce kişiyi izliyoruz, ağlayan, kızan, bağıran, olay çıkaran, ezilen, içine kapanan, çocuklarının fotoğrafını gösteren, yardım isteyen, kalkıp giden... Krizin etkilerinin bir tablosunu çiziyor bize film.
Daha sonra bu meseleyi bir kenara bırakıp Bingham'ın hayatı, tercihleri ve kişiliği üzerine yoğunlaşmamızı istiyor: İşi gereği sürekli olarak uçak seyahati yapan Bingham, düzensiz bir hayatı düzen haline getirme yolunu bulmuş, bağlanmayı, sahiplenmeyi, yerleşmeyi reddederek, ben böyle iyiyim demiş. Şu koskoca hayata ise tek bir hedef koymuş, uçuş kartlarıyla on milyon mile ulaşmak.
Yolculuk yapma konusunda uzmanlaşmış olan Bingham, asistanına işini nasıl yaptığını öğretirken, uçağa binmenin bile püf noktalarını anlatıyor ve o havaalanlarının, o koşturmacada yapılan rutinlerin ne kadar sentetik olduğunu gözler önüne seriyor.
Fakat hayatın böyle geçmeyeceğini, gerçekten de yerleşmesi, düzenlenmesi gerektiğini düşünen Bingham'ın hayatında bambaşka olaylar gelişiyor ve karakterimiz aslında neyin önemli, neyin önemsiz olduğunu kavramaya başlıyor.
İzlemesi keyifli, akıcılığı güzel, derli toplu, ne demek istediğini açık ifade eden bir film Aklı Havada. Yer yer oldukça neşelendiren espriler mevcut. Yer yer, düşündüren konular... Boş bir Amerikan filmi değil, sorunsalları var, gerçek hayatla ve sorunlarıyla yüzleşiyor, ama sanki arada kalıyor bu açıdan, hafif mi olmak istiyor, ağır mı, emin olamamış bir film hissi veriyor.
Oscar'a adaylığı ise hiçbir şekilde aklımın almadığı bir durum. Akılda kalıcı, düşünce değiştirici, içinize işleyen bir film yok karşınızda, derli toplu olması ve iyi oyunculardan oluşması, bir filmin Oscar'a aday olmasına yeterli mi, Oscar'ın kriterleri neler, bu ayrı bir tartışma konusu elbet. Fakat yönetmenin eli yüzü düzgün, izlendiğinde ortalama beğeni yaratacak bir filmiyle daha karşı karşıya olduğumuz bir gerçek. Filmin isminin Türkçe çevirisi ise uzun zamandır görülmeyen bir başarı diye düşünüyorum.