Gerilim Hattı
Yazar: Serdar KökçeoğluTıkanma adlı romanından uyarlanan sinema filmi hayal kırıklığı yaratan Amerikalı yazar Chuck Palahniuk'un kitaplarında, altını çizmek veya alıp yazarı olduğunuz sözlüğe ya da blogunuza aktarmak isteyeceğiniz pek çok çarpıcı/vurucu cümle vardır. Fakat cümlelerin altını çizmek nedense Chuck Palahniuk kitaplarına pek yakışmaz. Bunu keyifle yaptıktan sonra pişman olmanız, Palahniuk'u kavramaya başladığınız anlamına da gelebilir.
Zamanında bir kitabında rastladığım; ".insanlar uyuşturucu kullanıyor çünkü bu eylem, zaman kısıtlamasına, yargı ve mülkiyete dayalı dünyamızda onlara bırakılmış tek kişisel serüven imkanıdır." cümlesine çok takılmıştım. Tabii ki Palahniuk, işi ve evi arasında hissiz bir sinyal gibi gidip gelen, hayatına farklı bir yön vermek konusunda kaygıları ve korkuları olan "bitkisel" modern insanın konumunu iyi gözlemlemiş bir yazar ve onun distopik hayatındaki kaçış imkanlarıyla da fazlaca ilgileniyor.
Neyse ki büyük şehirlerin küçük insanları illegal uyuşturucuların ötesinde de yeni serüvenlere imkan verecek "uyuşturucular" bulabiliyor: Adrenalin gibi. Gerilim Hattı'nın sonrasına göre daha başarılı bulduğum ilk yarım saati, dağcılığın sıradan bir spor olmaktan çıkıp, içinde müthiş heyecan ve hazlar bulunduran tehlikeli bir yaşam tarzına dönüştüğü gerçeğini bize hatırlatmayı başarıyor.
Bir dönem video sitelerinde, dünyanın en tehlikeli bölgelerinde, El Caminito del Rey'deki tek kişilik daracık yolda veya Çin'de bulunan Hua Shan dağında yapılan ultra tehlikeli yürüyüşlerin amatör videoları çok dikkat çekmişti. Çoğu zaman dağa gömülü bir zincire tutularak, sadece bir kişinin sığabileceği tahtalar üzerinde yapılan bu yolculuklar tüm dünyadaki dağcıların ve adrenalincilerin ilgisini çekiyor. Öte yandan her sene yaşanan ölümler nedeniyle bu turlar da yasaklanıyor. Yine de yasaklar buradaki ölümcül hazlara ulaşmaya bir engel değil.
Gerilim Hattı'nda ölümcül hazlara meraklı beş arkadaş zorlu bir dağa tırmanmaya çalışıyorlar. Burada hepsi aynı derecede deneyimli olmadığı gibi, aralarında da duygusal nedenlerden dolayı kıskançlık ve rekabet var. Hazır rotaların ötesine uzandıkça tırmanış daha tehlikeli (ve zevkli) bir hal almaya başlıyor.
Kısa filmci Abel Ferry, tırmanışın gerilimini ve bunun karakterler üzerindeki yıpratıcı etkisini bize başarılı bir şekilde aktarmayı başarıyor. Fakat ekibin deneyimli liderinin sakatlanmasıyla birlikte sıradan bir gerilim hattına girmeye başlıyoruz. Burada, sonuna kadar gizemini koruyan vahşi bir dağ adamı teker teker dağcı gençleri avlamaya başlıyor; filmin o noktaya kadar çeşitli kazalarla bizi ikna ettiği düşme korkusu yerini klasik av-avcı eksenindeki kedi-fare oyununa bırakıyor. Finaldeki açıklamalar filmin gerçekçi yapısına bir doping amacı taşısa da, biz gayet iyi bildiğimiz ve artık sıkılmaya başladığımız bir türün sınırları içinde hapsolduğumuzu hissediyoruz.
Gerilim Hattı slasher'laşmadan önce bize video sitelerinde izlediğimiz amatör videoların verdiği korku hissini veremiyor belki; El Caminito del Rey'de binlerce metre yüksekte sallanan bir tahta üzerinde yürüyen gencin verdiği gerilimi yaşatamıyor. Ama yine de dağcılığın tehlikeli hazlarını kavramamızı sağlıyor.
Blair Cadısı'nın korku sinemasına yaptığını dağ filmlerine yapacak-belgeselmiş gibi çekilecek bir dağ filmi ilginç olurdu aslında. Dünyanın en tehlikeli ve yasak yerlerini gizlice ziyaret eden ve bu ziyaretlerini küçük kameralara alan bir grubun belgeselmiş gibi yapan kurmaca hikayesi. Aslında bu serüven başlı başına tüyler ürpertici olabilir; dağcıların peşinde durmak bilmeyen ilkel bir katilin koşmasına da gerek yok.