uğur tazegül........tolga_taze24@hotmail.comfilm hakkındaki yorumumskandinav sinemasının kendine has bir tadı vardır. O buzlu diyarlardan çıkmış filmlerin lezzeti, bizim bildiğimiz ılık, güneşli ve nem kokulu Hollywood'unkilere benzemez. Kimilerine fazla soğuk ve mesafeli gelse de, İskandinavya'nın bağrından kopan sinemanın ağzımızdaki kötü tadı almaya çalışan soslara, baharatlara, renk renk şekerlemelere ihtiyacı yoktur. İklimi kadar içimizi titreten bu filmler, Thomas Mann hikayeleri ile benzer bir his uyandırır içimizde: Vahşice ruhumuzu saran ve bizi dev bir uçurumdan aşağı sallayan, sadeliğin ve duruluğun varoluşsal gücüdür ya da kötülüğün şeffaflığı.Tomas Alfredsonun, romanın yazarı John Ajvide Lindqvist ile birlikte yönettiği Let the Right One In, bahsettiğimiz bu duygulara aç izleyicinin iştahını doyuracak mükemmel bir İskandinav sineması örneği. İsveç yapımı bu düşük bütçeli film, aynı zamanda, uzun zamandır sulandırılan vampir külliyatına hayat veren bir can damarı olarak da korku severlerin ilgisini cezbedecek.Çocukluğun o soğuk ayazlarında kendilerini ve birbirlerini tanımaya çalışan Oskar ve Eli'nin dostlukları, Elinin sakladığı sırrını öğrenmemizle içimizi daha da yakarken, öykü derinden Hansel ve Grateli anımsatacak bize. Karlarla kaplı bir cehennemin ortasında yalnız bırakılmış, sessizliği ile konuşmaya çalışan bu iki küçük ruh el ele tutuşarak yaşama karşı durmayı seçmekte. Birinin diğerine göre fazla gün görmüş, yaşlı ve yorgun olması, diğerinin ise ona göre fazla masum ve güçsüz kalması önemli değil; tıpkı birinin aç kaldığı sürece kan kokusundan başı dönen bir vampir, diğerinin kırılgan bir insan olmasının önemi olmadığı gibi. Karların tüm izleri ? ve evet sırları- kapattığı dünya denilen bu ormanda onlar, yollarını bulmaya çalışan o gotik masalın çocukları.Folklorik özellikleri ile de dikkat çeken Let The right One In, ismini bir vampirin davet almadan içeri girememesinden alması gibi, ayrıntılarını vampir mitolojisinin incelikleri ile pekiştirerek, türden hoşlananlar için de özgün bir seyir sunmakta. Vampiri bir etiket olarak kullanan gençlik melodramlarının aksine, Let the Right One In türün kodlarını trajik kahraman kavramı ile birleştiren bir korku-drama. Dolayısıyla filme, Recte olduğu gibi korkudan hoplamak için gidilmeyeceğini hemen söyleyelim. Türkçe adıyla Gir Kanıma olan film, bizi her daim tekinsiz alanlar ve acımasız hayvansılıkla başbaşa bırakan ama dramatik yönü çok daha ağır basan bir korku masalı. Çocukluğun o gizemli dünyasında geçen bir insan doğası hikayesi olan Let The Right One In, bu yönüyle tuhaf bir biçimde Ingmar Bergmanın Kurtların Saati (Vargtimmen) filmini anımsatmakta. Aynı memleketin insanları olmakla mı alakalıdır bilinmez ama, Anderson ve Lindqvistin kaybettiğimiz bu sinema ustasının yolunu arşınladıkları belli.Oskar ve Eli kadar, Eliye bakan ve onun hayatını idame ettiren baba figürüyle de ürkütücü yanını katmanlayan Let the Right One In, melankoli ihtiyacımızı doyuran, ama sahip olduğu şiddet ile de gerçekçi bir hal alan bir kara romantizm örneği. Sanki Bergman ve Kubrick el ele verip gotik bir halk masalını İsveçe uyarlamışlar ve bunda Kieslowskinin yardımını almışlar gibi. Sinemada korkunun lirizmi varsa, onu en iyi temsil eden Let the Right One Inden başkası olamaz.Festivallerden ödüllerle dönen, şimdiden kendi hayran kitlesini yaratan 2008 yılının bu mütevazı başyapıtı, son iki yılın değil, 2000lerin en iyi vampir filmi. İskandinavyaya özgü zamansallıkta akan beyaza düşmüş kan, sizi bulacak ve kanınıza karışacak. Let the Right One In'in ruhunuzu ele geçirmesinden memnun olacaksınız.