Hesabım
    Çılgın Kalp
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Çılgın Kalp

    Çılgın Kalp

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Bad Blake gitarıyla köhne kasabalar arasında gezinen ve tek gecelik işlerle ayakta durmaya çalışan alkolik bir müzisyen. Country müziği belli bir zaman dilimini ve duyguyu dondurma çabası gibidir ya; bu müzisyenin hayatı da, onca yolculuğa, yeni insana ve ilişkilere rağmen adeta donmuş gibi. Artık hayatının bir serüveni kalmamış; bu nedenle eskisi kadar güçlü şarkılar yazamıyor, hatta hiç yazamıyor. Onu tam anlamıyla düşmüş bir müzisyenden ayıran tek fark belki de sahnedeki heyecanı, sık sık mide bulantısı nöbetleriyle kesilen sahne performansları.

    Sonra bir gün karşısına heyecanlı bir genç kadın çıkıyor. Biraz toy gibi ama aslında başından kötü bir evlilik geçmiş, tek başına oğluna bakan güçlü bir kadın. Zorlu hayatının acısını müzikle çıkarıyor ve karşılığını da müzik yazılarıyla veriyor. Ortak nokta müzik olunca geceler günlere karışıyor ve röportaj koltuklardan yatağa taşınıyor. Bu durum belki de Bad Blake’in daha önce sayısız kez yaşadığı bir gelişme; bundan sonra ne olur, yaşlı kurt gitarını alır ve gider. Geride kalan kadında ise, özel hissettirecek gizli anılar kalır. Fakat Bad Blake belki de ilk defa bir kadını bırakıp gidemez ve bu heyecan onu dinçleştirir; ve fakat aşk ne kadar güçlü olursa olsun, bazı büyük hatalar affedilmiyor işte.

    Müzikli filmler genellikle ya eğlenceli ya da fazlasıyla hüzünlüdür. Belli bir dönemi veya müzik türünü ele alan filmlerin yanında, bir müzisyenin hayatına odaklanan filmler çok daha hüzünlüdür. Çılgın Kalp de bir müzisyenin aşık olmasını ve yeniden beste yapmaya başlamasını anlatarak bir tür umudun hikayesi gibi başlıyor aslında. Fakat insanı insan yapan bağımlılıklar ve zaaflar bazen insanın başına olmadık işler açabiliyor ve Bad Blake de kalbinin bir kadını ve viski şişelerini birlikte kaldıramayacağını kötü bir deneyimle anlamak zorunda kalıyor.

    Jeff Bridges’ın Bad Blake performansı bütün olağanüstü performanslar gibi yüzden başlayıp bütün bedene yayılıyor. Bridges, Blake’i sadece yüzüyle yorumlamıyor; ki yağlı saçları arasında, olduğundan daha genç bakan yüzünde, incelikle hesaplanmış, sarhoş bir donukluk var. Sigarayla savaştan yenik çıkmış kısık bir ses, göbeği saklamak için kasılarak yürümeler gibi oyunculuğu tamamlayan detaylar da var. Bu güçlü ve kabına sığmayan performansın Oscar ödülünü kucaklaması şaşırtıcı değil. Maggie Gyllenhaal ise ilk defa gözüktüğü otel kapısındaki ortalama oyunculuğunu kısa sürede Bidges’a göre ayarlıyor ve doğrusu yaşlı kurdun gölgesinde kalmamayı başarıyor.

    Çılgın Kalp öncelikle bir 'performans filmi' ve her gerçek performans filminde olduğu gibi, hikayenin bizi her adımda şaşırtmasını, hiç düşünmediğimiz yerlere götürmesini beklemiyoruz. Bad Blake’in hayatı bütün o yolculuklara ve tek gecelik ilişkilere rağmen sıradanlaşmış durumda. Ona yeniden anlam kazandıran ise beklenmedik bir aşk oluyor. Yönetmen Scott Cooper ilk filmiyle sinemada gerçeklik duygusunun izini süreceğinin ipucunu veriyor. Bad Blake’in yatağında bir kadın olduğunu fark ettiğimiz sahnede olduğu gibi, olayların nasıl geliştiğini göstermeyip sonrasını sergilediği atlamalı kurgu anlayışı ise dikkat çekici ve karakterin gevşek ruh haline çok uygun.

    Bu küçük ve etkileyici filmi hafızanızda dayanıklı kılacak olan sadece ödüllük oyuncu performansları değil; Bad Blake’i olgunlaştıran, yeniden yazmaya iten (hatta şuna gençleştiren diyelim) süreç de ayrıca düşündürücü. Belki de şöyle düşünmek gerek; ıssız bir otel odasında tanışan biri çılgın diğeri cesur iki kalbin birlikteliği yıllara yayılsaydı, bir sabah Bad Blake’in cesedi akşam yediklerinin hemen yanında bulunabilirdi. Jean Craddock geliyor ve belki de toslayarak çekip gidiyor ama aşk acısı çılgın kalbin tozunu almayı başarıyor. Belki biraz acınızı dindirebildik, ne dersiniz?

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top