Gülmek isteyen kankalar için birebir!
Yazar: Oktay Ege KozakBuraya Kadar ile daha önce Çok Fena ve Pineapple Express’i yazmış olan Seth Rogen ve Evan Goldberg ekibi bu sefer yönetmenliği deniyor. Olabilecek en açık ve doğrusu "yaratıcı" belden aşağı espriler ile heteroseksüel Y jenerasyonu erkekler arasındaki arkadaşlığın önemini inceleyen Judd Apatow ekolünün en ünlü mezunları belki de bu ikili.
Apatow yaklaşımı 2000'li yılların komedi atmosferine kendini o kadar alıştırdı ki, Apatow’un direkt bağlantısı olmamasına rağmen bazı filmler onun stilini adımı adımına takip etti. Mesela Judd Apatow’un uzaktan yakından bağlantısı olmadığı I Love You Man, tipik romantik komedi yapısını iki erkek arasındaki arkadaşlığa uyarlıyordu. Bu arkadaşlığın adına Amerikan argosunda ‘bromance’ deniyor.
Rogen ve Goldberg, bromance ile ot içme, homoerotik göndermeler, belden aşağı esprileri ustalıkla karıştırdıkları yaklaşımlarına Rogen ve yıldız arkadaşlarının ‘kendilerini’ canlandırdıkları meta bir hava ile Hayalet Avcıları stili eğlenceli bir doğaüstü korku-komediyi karıştırıyorlar. Elde olan sonuç ise Apatow stilini sevenleri baştan sona eğlendirecek, kaba dilden incilen ve devasa penis esprilerinden utanan seyirciyi film bitmeden salondan çıkartacak bir komedi.
Film, basit bir Youtube veya Funny or Die videosu gibi başlıyor (Ki bir Funny or Die videosundan uyarlanmış). Seth Rogen, Los Angeles kültürünü sevmeyen arkadaşı Jay Baruchel’i havaalanında karşılayıp James Franco’nun partisine götürüyor. Değişik yaşam stilleri yüzünden bir süredir araları açılan arkadaşlar arasındaki tansiyon, Rogen’in partide Baruchel’i yanlız bırakması yüzünden iyice yükselir. Fakat birden İncil’den bilinen kıyametin başlaması üzere Franco’nun evinde saklanmaktan başka çareleri kalmaz.
Kıyamete gelmeden önce aktörlerin kendilerini canlandırmalarından bahsedelim. Filmin bu bakımdan dehası, bu yıldızların popüler kültürde bilinen özelliklerini abartması veya apayrı karakteristikler yaratması. Oyunculuğun yanında bir yazar ve modern sanatçı olan James Franco, filmde kamuoyuna yansıttığı gösterişçi entel karakterizasyonu ile epey dalga geçiyor.
Baruchel’e ‘Anan ve baban sevişti, böylece senin gibi bir sanat eseri yarattı’ şeklinde yaklaşması filmin en komik anlarından biri. Diğer yandan Çok Fena’nın Michael Cera’sı gerçek hayatta utangaç ve sakin biri olarak bilinmesine rağmen filmde kokain ve seks bağımlısı şımarık bir velet olarak gösteriliyor. Buraya Kadar’a olacak en büyük eleştirim filmin başına damgasını koyan Cera’nın çok erken aramızdan ayrılması. Franco’nun partisine gelen ünlülerin çoğunun cehenneme açılan bir kuyuya düşüp ölmesi noktasından sonra Hayalet Avcıları, Rosemary’s Baby ve The Exorcist gibi klasiklere bir sürü gönderme var.
Film, iyi Hıristiyanların cennete gidip, günahkarlar veya Hıristiyan olmayanların cehenneme dönüşen dünyada yandıkları ‘rapture’ usülü kıyameti espritüel bir biçimde ekrana uyarlıyor. Rogen ve Goldberg, spesifik olarak İncil’den gelen bu olayları gösterirken mitolojinin yarattığı görsellere odaklanıp dinle direkt bağlantılı bir yorum yapmayarak din propagandası yapmayan hafif bir komedi usülü yaratmayı başarıyorlar.Filmin yapısı, ünlü komedyenlerin peşpeşe bir skeçten diğerine atlamasını gösterebilirdi ama Apatow bromance stiline bağlı kalarak kıyamet arasında Rogen ve Baruchel arasındaki arkadaşlığın tekrar güçlenmesine odaklanıyor film ve bu sayede türe göre yeterli bir hikaye yaratılıyor.
Konu 2013 yapımı kıyamet komedilerine geldiğinde Simon Pegg ve Nick Frost’lu ‘Kornetto Üçlemesi’nin üçüncü bölümü The World’s End, yaratıcılık ve teknik bakımdan Buraya Kadar’dan daha başarılı ama Buraya Kadar, bu haftasonu gülmek isteyen kanka grupları için birebir.