Performanslarla öne çıkan bir film...
Yazar: Banu BozdemirOlayların, durumların arka planını sorgulayıp, bir dedektif edasıyla işin arka planına uzanan ve bizim özel anlamda blmediğimiz detayların üzerine eğilen filmleri doğru anlamda politik buluyorum. Traffic, Erin Brokovich, Love and Other Drugs ve Contagion ilk aklıma gelenler…
Dallas Buyers Club / Sınırsızlar Kulübü bizim Türk erkeklerinin tabiriyle 'bana bir şey olmaz' kıvamında başlıyor. Kahramanımız Ron Woodroof hayatını seks, içki ve uyuşturucu ekseninde kurmuş, ölümüne homofobik bir adam. İnsanın başına gelmeden anlamayacağı bir olay geliyor başına. Film HIV virüsü taşıdığını öğrenen Ron'un peşinde, duygusal krizleri bir kenara bırakırsak, kapitalizmin, devletin insan üzerindeki mahvedici etkisini, insanları kendisine denek ve mecbur bırakan sisteminin detaylarını gayet iyi çevreliyor. Bir film için kendisini paralamaktan kaçınmayan ve romantik komedilerden karakter performanslarına hızlıca geçiş yapan Matthew Mcconaughey ve kendi tarihinde en iyi performansını çıkaran Jared Leto zaten favori bir biçimde Oscar adaylarımızdı ki Akademi de bu beklentilerimizi boşa çıkarmadı ve kirli bir dünyanın bileşenleri içinde birbirine destek olan iki karakterin performanslarını ödüllendirdi. Yazıyı yazmak için Oscar sonuçlarını bekledim ve beklediğime değdi diyebilirim!
Film zaten oyunculuklarla, yani tiplemelerle öne çıkan bir film. Konusu herkes için aynı tatmin edici düzeyde olmayabilir. Çünkü Aids olduğunu öğrenen bir adamın son günlerini dramatize edilmiş bir şekilde anlatmanın ötesine geçiyor film. Karşımızda bir Rodeocu var, boğanın sırtında kalabilmek için verdiği mücadelenin yüz katını neredeyse hayatta kalma çabası için veriyor. Hayatı ve algıları yüzde yüz değişiyor bu mücadele esnasında. Ve kendi küçük dünyası dışında kalan daha acımasız bir dünyanın girdabına düşüyor. Deştikçe kirlenen bir dünya. Devletin bir pazar yaratmak adına bütün alternatiflere sırtını döndüğü dünyada Ron, "öteki" olmanın ağırlığını hissediyor ve aynı zamanda öteki olmanın bir alternatif olduğunu acı bir şekilde de olsa öğreniyor. Tıpkı transseksüel arkadaşı Rayon'un öteki olmasına yavaş yavaş alışması gibi.
Amerika yasalarını FDA etiketi almış ilaçlar pazarı olarak kurmuş bir endüstri. Ron bu anlamda kendileri tüketen hastalığa, FDA ve ilaç şirketlerine savaş açıyor, devletin üzerlerindeki baskısını, denek olma algısını reddediyor ve kendi pazarını yaratıyor. Bir nevi devlete karşı kanun kaçağı olan Rayon alternatif bir pazar yaratırken para kazanmayı da ihmal etmiyor. İyilik meleği konumunda ama onun da yarattığı bir pazar sonuçta. Bu ikilem içerisinde bile film devlet mekanizmalarının çoğu zaman devre dışı bırakılabileceğini ve bunu bir araya gelmiş insanların başarabileceğini söylüyor, hatta başka bir düzenin mümkün olduğunu da söylemeye getiriyor sözü.
İlaç sektörü insanları kendisine mahkum eden sektörlerin başında geliyor. Film öyle bir yerden kuruyor ki öyküsünü, sisteme entegre olmamış, ama sorgusuz sualsiz yaşayan bir bireyi önce dize getiriyor, sonra ‘hayat’ denen muhteşem şeyin bitme ve başlama noktasının girdabında bırakıyor. Bu anlamda film için bir adamın kendisiyle, insan hayatıyla, düzenle kendi yöntemleriyle hesaplaşması diyebiliriz. Zaman zaman western filmlerinden çıkıp gelmiş bir kovboy gibi, aktivist bir çevreci gibi ve de kendi devrimini yaratan bir kanun kaçağı gibi direniyor Ron. Onun da kırılma noktaları var, özellikle de trans arkadaşı Rayon’un makus talihi karşısında!
Filmin ilaçlar ve pazarlama süreçleri, denetim ve devletin elini uzattığı kısımlarla kimi zaman ağır bir tempo tuttursa da devletin varlığını sorgulattığı yanıyla bile ilgiyi hak ediyor. Ron büyük bir değişimden ve mücadeleden sonra tekrar atlıyor boğanın tepesine. Belli ki onu başka bir mücadele bekliyor artık!
Dallas Buyers Club / Sınırsızlar Kulübü sistemin tükürüp atmaya hevesli olduğu insanların oluşturduğu güçle devlete bayağı bir karizma kaybı yaşatıyor ve bu kurum onları tanımak ve takip etmek durumunda kalıyor. İnsan hayatının arka planlarında neler olduğunda dair iyi bir sorgulama Sınırsızlar Kulübü...
twitter:BanuBozdemir