Yaratıcı bir fikirden vasat bir film
Yazar: Ali ErcivanÇizgi romancılıktan gelen Marjane Satrapi ile Vincent Paronnaud, 2007 yılında gösterime giren, devrimden önceki ve sonraki İran'ı anlatan animasyon film Persepolis ile dünya çapında büyük başarı elde etmiş, hatta Oscar'a bile aday gösterilmişti. Yönetmenlerin yeni projesi Azrail'i Beklerken (Chicken with Plums) yine Satrapi'nin kişisel deneyimlerinden izler barındıran bir İran filmi. Demek istediğim İran üzerine bir film olduğu tabii, yoksa karşımızdaki yine bir Fransız yapımı. Problemlerinden biri de bu aslında. Oraya az sonra geleceğim.
Devrimden önce İran'da yaşayan bir keman ustası ile ailesinin öyküsünü anlatıyor Azrail'i Beklerken. Mathieu Amalric tarafından canlandırılan Nasır Ali Han adlı müzisyen, sevdiği kadına kavuşamamış ve annesinin zoruyla istemediği bir evlilik yapmış bir adam. Sevdiği kadının yerine kemanını koymuş, karısına ve iki çocuğuna ise aynı sevgiyi hiç göstermemiş. Bir gün kemanı kırılınca ve başka hiçbir keman onun yerini dolduramayınca, Nasır Ali Han ölmeye karar veriyor. Film, onun ölümü beklediği sekiz günü merkezine alıyor.
Başarılı bir sanat yönetimi ve çizgi roman estetiğinden de uzak durmayan bir görsel üslupla dönemin İran'ı yaratılmış ancak insanı filmden ister istemez koparan bir tercih, karakterlerin Fransızca konuşması. Dediğim gibi, Azrail'i Beklerken'in bir Fransız yapımı olması ve oyuncu kadrosunun da büyük ölçüde Fransız aktörlerden oluşması, böyle bir handikap yaratıyor. Fars dili, filmin yaratmaya çalıştığı masalsı dünyayı da çok şık bir şekilde desteklerdi halbuki.
Satrapi ve Paronnaud, bir masal dünyasına sokuyorlar bizi bu filmlerinde. Oyuncuların bile sanki animasyon karakterleriymişçesine abartılı oynadıkları bir üslup oluşturuyorlar. Bundan keyif alanlar da vardır muhakkak ama amaçlanan duygunun bir türlü seyirciye geçmediğini; dokunaklı final bloğuna gelene kadar da sadece bencil bir adam hakkında çok yapay bir film izlediğimizi düşünüyorum. Bir doku uyuşmazlığı var sanki. Film amaçladığı duyguyu bir türlü çıkartamıyor.
Özellikle Amerika bloğu sırasında filmin mizahı da son derece çiğ bir noktaya ulaşıyor. Nasır Ali Han'ın çocuklarının geleceklerini izlerken, oğlunun devrim sırasında Amerika'ya kaçacağını ve burada evlenip aile kuracağını öğreniyoruz. Amerikan sit-com estetiğinin çok abartılı bir taklidini yaparak Amerikan kültürüyle dalga geçmeye çalışan film, ne yazık ki kendisi dalga geçilecek bir noktaya doğru sürükleniyor.
Azrail'i Beklerken'in yaratıcı bir fikirden geliştirilmiş vasat, mayası tutmamış bir film olduğunu söylemek zorundayım. Belki de Satrapi ve Paronnaud animasyon yapmaya devam etmeliler, belki sorunun kaynağı orada saklı.
Twitter: aliercivan
Vimeo ve YouTube: Paralel Kurgu