Hesabım
    Özel Kuvvetler
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Özel Kuvvetler

    Özel Kuvvetler

    Yazar: Orkan Şancı

    Sinema tarihinde 'yıldız oyunculardan kurulu başrol kadrosundan genellikle iyi film çıkmaz' diye, yazılı olmayan bir kural olduğunu düşünüyorum. Bir tanesi harikalar yaratırken, 11 tane Messi’den iyi bir takım olamayacağı gibi, çoğu zaman bu yıldızlar geçidinden de verimli birliktelik çıkmaz. Hele bir de bu filmler, kendini ciddiye alan, 'bütün yıldızları topladık, ortaya muhteşem bir film çıkardık' tadında gazlanıyorsa hemen uzaklaşırım.

    Özel Kuvvetler (The Men Who Stare at Goats) için giriş cümlemiz bununla alakalı. Jeff Bridges, George Clooney, Ewan McGregor, Kevin Spacey gibi gişe garantili isimlere bir de Robert Patrick, Stephen ’Avatar’ Lang gibi herkesin aşina olduğu yetenekli aktörler katılınca filmden önce ister istemez temkinliydim. Ama -izleyince belki siz de hak verirsiniz- karşımda ciddiye almak bir yana, kendini yerin dibine sokmaktan çekinmeyen bir film buldum. Filmin, ABD ordusunun süper güç olduğu motto’suyla ilgili olduğunu düşünürsek, bu hayli çekici bir bakış açısı. Amerikan ordu fetişizmiyle bu derece dalga geçen bir filmi bugünlerde bulmak zor nitekim.

    Filmin bu bakış açısını bir tür Jedi parodisi yaparak baştan sona Star Wars evrenine göndermelerle sürdürmesi de enteresan. Ama önce filmle ilgili biraz daha bilgi verelim.

    Konusu için aşağı yukarı 'ABD ordusunda psişik yetenekleri olan askerlerden oluşturulmuş özel bir bölüğün hikayesi' diyebiliriz. Doğru ama eksik olan bu tanım, filmin ancak izlediğinizde anlayabileceğiniz çok özel mizah yapısı hakkında size bir fikir verebilir. Lynn (Clooney) bu bölüğün önde gelen isimlerindendir. Başlarında ise psişik olayların guru’su Bill (Bridges) vardır. Larry (Spacey) ekibin yalancı, kıskanç ve bölücü yanını temsil etmekte.. Bütün hikaye ise, sevdiği kadına kendini ispat etmek için Irak’a giden gazeteci Bob(McGregor)un gözünden anlatılmakta..

    Özel Kuvvetler’e mensup adamlarımız kendilerini Jedi olarak adlandırmakta. Gücün iyi ve karanlık tarafında olanlar var. Gazeteci Bob’un sevdiği kadını kaptırdığı adamın tek kolu yok, onun yerinde Anakin Skywalker-vari mekanik bir kol var. Liste uzayıp gidiyor. Ama filmin kafasını bütünüyle SW’ya taktığını da sanmayın. Mesela Bob’u da, Irak savaşıyla aşina olduğumuz 'iliştirilmiş gazeteci' saçmalıklarının bir parodisi olarak görebiliriz.

    Yapılmak istenen gayet bilinçli olarak, 'filmsi' bir şey. Ortada gayet işleyen ana bir öykümsü var. Iraklılar ve ABD askerleri hep karikatürize. Lynn’in peşinde gazeteci Bob’u da Irak’ın çöllerine sürüklediği de sadece bir görevimsi.

    Bu derece yüksek kalibreli oyuncu kadrosu, film çekmekten çok, hep bir ağızdan bir fikri anlatmak, savunmak için toplanmış gibi. Irak’a dair çok da başarılı olmayan setleri de, aynı bakış açısının masum yanı olarak görmek gerek. Dev kadro, ordu fetişine, süper güç takıntısına atıfta bulunurken öyle içten performanslar sergiliyor ki, sırf bu yüzden bile filmin albenisi mevcut.

    Film, fikrine ve mizahi evrenine sonuna kadar sadık kalmakla birlikte, bir şeyler anlatığı iddiasında kesinlikle değil. Oyuncular da öyle.. George Clooney, psişik Lynn rolünde, o delici bakışlarıyla Coen filmlerinden fırlamış gibi. McGregor, 'olmaması gereken yerde' tipini sonuna kadar korumayı başarıyor. Jedi ve diğer SW şeyleri hakkındaki bilgisizliği ise hoş bir ironi olarak düşünülebilir.

    Son zamanlarda Hollywood’da kendi çetesini yaratan, neredeyse her yıl önemli yapımlarda yer alıp Oscar törenlerinin değişmez siması haline gelen George Clooney, 'Neredesin Be Birader'den sonra bir kez daha komedideki yeteneğini konuşturmuş. Bunu, 'İyi Geceler İyi Şanslar'da beraber oynadığı aktör-yönetmen Grant Heslov’un kamera arkasında verdiği güvene borçlu olabilir.

    Afişte ünlü isimlerle birlikte arz-ı endam eden keçinin hikayesine hiç değinmedik ama onu da sürpriz olarak bırakalım.

    Klasik deyişle, ya seveceğiniz ya da nefret edeceğiniz bir espri anlayışı bulacaksınız karşınızda. Yani öyle ilk on dakikadan sonra saran bir film beklemeyin. Nasıl başladıysa öyle gidiyor. Ne kadar uçuk olursa olsun kendi evrenine sonuna kadar sadık kalıyor. Benim de filmlerde en çok sevdiğim budur zaten. İyi ya da kötü; önce dürüst olması... Yoksa bir filmin, kötü olma hakkı da vardır.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top