Salgın
Yazar: Murat Tolga ŞenZombie filmlerinin ustası George A. Romero’nun 1973’de çektiği Salgın (The Crazies), yönetmenin sistem karşıtı eleştirilerini sürdürdüğü önemli ama ancak iflah olmaz korku filmi meraklıları tarafından bilinen gizli kalmış bir kült’tür. Remake olması kaçınılmaz gibi görünen ama aynı türde yüzlerce film çekildiğinden mütevellit bu derece sömürülmüş bir öyküye sahip olduğu için şu zamana kadar bekleyen yeniden yapımı, gişede uğradığı hezimetle ünlenen Sahara filmini de yöneten Breck Eisner çekmiş.
Salgın’ın bahsettiğim üzere epey yıpranmış bir öyküsü var. Hükümetin gizli deneylerinden birinde oluşan bir kazanın sonucu olarak suya karışan virüsün yol açtığı etkiler yüzünden, 1260 nüfuslu, küçük ve gözlerden ırak bir kasabanın insanlarının çıldırarak birbirini katletmesi ve infekte olmamış bir avuç insanın hayatta kalma mücadelesini anlatan filmi referansları eksik bir zombi filmi olarak nitelemek bile mümkün. Dany Boyle ve sonrasında gelen zombi filmlerinin külte yaptığı eklemeler ve istismarları içeren bu öykünün aslında 1973 yılında yapılmış olması da, zombi kültünde yapılan devrimsel bazı denemelerin yıllar önce yine ustadan geldiğinin göstergesi...
Filmin, Amerikan sinemasının zanaatkarlığının yakaladığı standartlar sebebiyle teknik anlamda bir kusuru olmadığı gibi oyunculuklarda çığlık atan, deliren, kaçışan insanlar gibi türün gerekliliklerini inandırıcı kılabilecek ölçüde başarılı ve dengeli... Başlardaki gerilim ve korku atmosferinin bir noktadan sonra giderek aksiyona dönüştüğü film, bu haliyle ilk Terminator filminin kaçma kovalamaca etkisinden de nasibini almışa benziyor. Elbette bütün bunlar Salgın’da olduğu gibi aksamayan bir ritm ve yüksek bir adrenalinle verildiği sürece itirazımız yok.
Breck Eisner, oldukça talihsiz Sahara denemesinden sonra kendini ispat edebileceği bir film bulduğunun farkında olarak elinden geleni yapmış ki, Salgın, 12.000.000 $ gibi küçük bütçeli bir yeniden yapım korku filmi için şık ve yoğun bir sinema dili içeren pek çok ana sahip... Üstelik bütçesine rağmen çok daha fazla para harcanmış gibi duran bir film bu ve bu da aslında bir yönetmenlik becerisidir. Yine zombi filmlerinden aşina olduğumuz hayatta kalma çabası ve umudun tükenişi, oldukça sağlam bir şekilde aktarılmış. Bu haliyle karamsar ve pek çok açık alan sahnesi barındırmasına rağmen klostrofobik bir etki yaratmayı başarıyor. Salgın’ın yurtdışı gösterimlerinde uyandırdığı ilgi ve yapımcısını ilk haftasında kara geçiren gişe başarısı sebebiyle olsa gerek, 2012’de gösterilmesi planlanan yeni Flash Gordon filminin yönetmen koltuğunda da Breck Eisner oturacak.
Salgın, çok önemli ya da Çığlık gibi kendinden sonra aynı türden filmleri getirecek güce sahip bir film değil... Eğer daha orijinal kalabilmiş bir hikayeye sahip olabilseydi belki bu bile mümkün olabilirdi. Ama söz konusu 'korku' olduğunda kötü örneklerin iyilerden katlarca çok olduğu bir alan için, eli yüzü düzgün, izlemesi keyifli ve bu türün meraklısı seyircinin mutlaka görmesi gereken bir sinema örneği...