Hesabım
    120
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    120

    Küçük Kahramanlar

    Yazar: Ali Ercivan

    120, Türk'ün 300'e cevabı mı? Belli ki Hollywood yapımı büyük prodüksiyon kahramanlık hikayesi 300'den etkilenilerek 120 adı verilmiş bu daha farklı kahramanlık öyküsüne. Ama benzerlikler de orada başlayıp bitiyor aşağı yukarı.

    1914 yılında, 1. Dünya Savaşı'nın arifesinde açılıyor filmimiz. Avrupa'da yükselen gerginlik, Osmanlı topraklarında da savaş endişesini tetiklemiş. Van'daki halk, Rus ordularının saldırıya geçeceğinden korkuyor. Ve bölgedeki Ermeni azınlığın da onlara destek vereceğinden. Ermeni cemaati içindeki bir kesim Rusların geleceği gün için hazırlık yaparken; dönen dolaplara alet olmak istemeyen diğer kesim ise gergin ortamdan göç etmeyi seçiyor.

    Savaşın patlak vermesi üzerine Van'daki Osmanlı tümeni Rus ordusuyla çarpışmaya hazırlanıyor. Fakat cephane ihtiyacını karşılayamadıkları bir durumda kalıyorlar. Van'daki cephaneyi askerlere ulaştırma görevini de yaşları 12 ile 17 arasında değişen 120 tane çocuk üstleniyor.

    Geçtiğimiz yıl, aynı dönemi ele alan derli toplu bir popüler sinema örneği olarak Son Osmanlı: Yandım Ali'yi izlemiştik. O filmin gişe başarısını 120 de tekrarlayacak gibi. Ve doğrusunu söylemek gerekirse, 120, sinemasal olarak da pek gerisinde kalmıyor Yandım Ali'nin.

    Bir büyük yapım olarak dönem detaylarının, dekor ve kostüm çalışmasının hakkını veriyor öncelikle. Müziklerin dozu zaman zaman kaçsa da Mustafa Kuşçu'nun görüntü yönetimi özellikle filmin en büyük artısı. Van kalesi eteğindeki (filmin ele aldığı dönemde Rus ordusu tarafından yakılıp yıkılmış Van şehri kalıntılarının bulunduğu) alanın karlarla kaplı bir mekan olarak kullanımını özellikle beğendiğimi söylemeliyim. Yani, teknik olarak bir yerli büyük yapımın gereklerini karşılıyor bu film.

    Doğrusu en ciddi eleştirim senaryonun matematiğine dair olabilir. Filmin çekirdeği olan 120 çocuğun yolculuğuna bizi hazırlamak için fazlasıyla vakit harcanıyor. İlk yarı daha ziyade karakterler arasındaki ilişkileri ve dönemi anlatmaya ayrılıyor. Bunda yanlış bir şey yok tabii ama sıra yolculuğun kendisine geldiğinde yönetmenler çocuklara yeterince vakit ayırmıyor. Bu yolculuğu büyük ölçüde görkemli genel planlarla takip ediyoruz. Çok etkileyici resimler var buralarda ama daha yakına girmek gerek sanki. Çocukların çektikleri sıkıntıyı, verdikleri ölüm kalım savaşını daha detaylandırmak, filmin bu kısmının etkileyiciliğini birkaç misline çıkarabilirmiş.

    Türk izleyicisinin önemli kısmının gözleri yaşlı izleyeceği, filmin bu ikinci yarısı, ilk yarıda atılan bir takım temellerin de karşılığını vermiyor. Özellikle aklıma takılan, milliyetçi bir baba-oğlun Ermeni cemaate karşı toptan önyargılı tavrıydı. Diğer ana karakterlerimizden destek değil, tam tersine tepki gören bu ayrımcı tavrın, filmin ilerleyen aşamalarında bir hoşgörü mesajıyla cevaplanacağını bekledim. Daha detaylandırılmış bir yolculuk sekansı, buna zemin de sağlayacaktı. Fakat nedense tamamen unutuldu bu yan öykü. Halbuki hoş bir artı olabilirdi.

    120'nin bu gibi önemli ve dostane mesajlar verme fırsatlarını es geçip sadece seyircinin milliyetçi duygularını kaşımaya odaklanması filmle ilgili en büyük sıkıntı. Özellikle filmin kapanışı, bu anlamda kantarın topuzunu biraz kaçırıyor da doğrusu. Ama öncelikle gişeyi hedefleyen bir yapım için, seçilen yöntemleri yersiz saymak zor.

    Başta çocuk oyuncular olmak üzere başarılı performanslar veren bir kadroyu biraraya getiren 120, heyecan verici bir sinema eseri değil belki ve politik ya da tarihsel olarak önemli şeyler de söylemiyor. Ancak Türk izleyicisini nasıl etkileyeceğini iyi hesaplıyor. Ve neticede sezonun eli yüzü düzgün işlerinden biri olduğuna da şüphe yok.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top