Yedinci Oğul, aslında 2014 yılında vizyona girecekti fakat görsel efektlerin yeniden düzenlenmesi yüzünden tarihi 2015’e kaydı. Aslında gereksiz olmuş çünkü görsel efektlerinde büyütülecek bir şey yok. Yine de efektler ekibi iyi bir iş çıkarmış. Aslında bu film bana I, Frankenstein vakasını hatırlattı. Filmde senaryo basitti, sadece görsel efektler iyiydi. Aslında bu film için de aynı şey aşağı yukarı geçerli. Ama bu film, birazcık daha iyi.
Yedinci Oğul, büyücüler ve cadıların olduğu bir dünyada geçiyor. Büyücü Gregory (Jeff Bridges), Ana Malkina’yı (Julianne Moore) öldürme şansını kaçırır ve çırağını da Malkina öldürmüştür. Bu yüzden de Gregory, Malkina’yı öldürmek için 7. Oğulun 7. Oğlunu bulmaya yola koyulur. Daha sonra 7. Oğulu (Ben Barnes) bulur ve birlikte tehlikeli bir yolculuğa çıkarlar.
Öncelikle şunu söyleyeyim ki, filmin senaryosunda ekstra bir şey yok. Film bunun gibi fantastikliklerden ibaret. Ayrıca, 7. Oğulun annesinden ayrılarak Büyücü Gregory’nin yanına gitmesi çok basit kalmış. Annesi önce “gitme” diyor ama sonra gitmesine izin veriyor. Ayrıca hikayede bazı kopukluklar da var. Ara sıra görsel efektlerin hafiften animasyona dönüştüğü de bazen fark ediliyor. Ama yine de ortaya heyecanlı bir yolculuk çıkıyor. Ayrıca filmin başındaki şeytan çıkarma sahnesi de korku filmlerinden alıntı olmuş, fazla iyi olmamış o başlangıçtaki sahne.
Filmin ilk yarısı böyle basit kalmış. Hikaye tam oturmamış ve ileride de daha da kötüleşeceğinin sinyallerini veren bir yarıydı. Hatta ben bile “çıksam mı” diye düşünmedim değil. Ama ikinci yarıya girmeye karar verdim. İlk yarıdan daha iyi bir sonuç aldım ikincide. İlk yarıyı bir kenara atıp, yoluna koyulmuş. Aksiyon sahneleri daha fazla ve iyi olmuş. Özellikle yerden çıkan dev yaratıklı sahne aklılda kalıcıydı. Jeff Bridges ile Ben Barnes arasındaki atışmalar (komedi bakımından iyi ve bu atışmalar filmde birkaç kere daha geçiyor) ve efektler başarılıydı.
Oyunculuklar: Julianne Moore, yine başarılı oynayarak iyi bir kötü karakter yaratmış. Jeff Bridges ise son zamanlarda başarısız filmlerde rol alsa da, bu film ile çıtasını biraz yükseltmiş. Ben Barnes biraz hafif kalmış ama iyi oyunculuk sergilemiş. Kit Harrington’ı ise Game Of Thrones’dan tanıyoruz. Bu filmde de şaşırtıcı ama kısa bir rolde yer almış. Yani onun için filme gitmenizi pek tavsiye etmiyorum. Djimon Hounsou ise oyunculuktan ziyade daha çok aksiyon olarak ön safhada yer almış.
Aslında film izlettiriyor da ben puanımı düşük verdim. Çünkü senaryo açısından pek bir şey yoktu ve senaryo da filmin bel kemiğini oluşturuyor zaten. Ama efektler ve filmin ikinci yarısı işi biraz olsun kurtarıyor ve ortaya eğlenceli bir seyirlik çıkıyor. Yani puanıma fazla aldanmayın, eğlenceli ve kafa dağıtmak amaçlı ve senaryoya önem vermeden iyi bir fantastik-aksiyon filmi arıyorsanız, size bu filmi rahatlıkla tavisye ederim. Ama Açlık Oyunları, Labirent: Ölümcül Kaçış gibi teenage tarzı bir film ve senaryosu başarılı olan bir film bekliyorsanız bu filmi izleyebilirsiniz. Ama beklentinizi çok düşük tutmanızı tavsiye ederim, ortaya daha iyi bir seyirlik çıkıyor. İyi seyirler.
Not: Filmi evde izlemenizi tavsiye ederim ama sinemada izleyecekseniz eğer 3D olarak izleyin. Filmin 3D’si başarılıydı bence.