Hesabım
    Saklı Yüzler
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Saklı Yüzler

    Bitmeyen Töre Cinayetleri

    Yazar: Ali Ercivan

    Handan İpekçi?nin özellikle maddi sıkıntılar sebebiyle oldukça uzun bir sürede tamamlayabildiği Saklı Yüzler nihayet vizyonda. Töre cinayetleri meselesine eğilen yapım, zaman zaman çekim aşamasındaki sıkıntılarını yansıtmaktan kurtulamasa da belli bir düzeyi yakalayan bir iş.

    Zühre, ailesi tarafından namuslarını kirlettiği gerekçesiyle öldürülmesine karar verilmiş bir genç kız. Köyden bir çocuk sevmiş ama çocuğun ailesi başlık parasını denkleştiremeyince evlenmeleri mümkün olmamış. Fakat sevdiği bu çocukla birlikte olan Zühre, hamile kalmış. Doğumun hemen ardından, bebek, Zühre'nin erkek kardeşine boğdurulmuş. Kızı öldürmek görevi ise babasına kalmış. Ancak gönlü buna razı gelmeyen adam, kendi canına kıymış.

    Öldürülmeyi bekleyen Zühre, kasabadaki savcının desteğiyle kurtulmuş. Ailesinin onu öldü sanması sağlanmış ve kız başka bir isimle yeni bir yaşam kurmuş kendine. Törenin yerine getirilmesi konusunda çok katı olan amcası ise Almanya'ya gitmiş. Ancak, töre cinayetlerini konu alan bir belgesel sayesinde Zühre'nin hayatta olduğunu öğrenmiş ve yine genç kızın peşine düşmeye karar vermiş.

    Saklı Yüzler'in en güçlü tarafı, öyküsünü kurgulayış şekli. Filmin şimdiki zamanında bir yol filmi sürüyor. Zühre'nin amcası ve adamları, Türkiye'de kızı bulacaklarını düşündükleri kente doğru giderlerken; belgeselin yönetmeni ve Zühre'nin iyiliğini isteyen aile fertleri de aynı yolu kıza ulaşmak için tepiyorlar. Zühre'nin yeniden tehlikede olduğunu öğrenmeleriyle birlikte de zamana karşı bir ölüm kalım savaşı başlıyor.

    Bu yol hikayesi esnasında, tüm bu karakterlerin farklı bakış açılarından geçmişte yaşanan olayları öğrendiğimiz geriye dönüşler giriyor aralara. Böylece Zühre'nin öyküsünü parça parça tamamlıyor, herkesin bu öyküdeki yerini parça parça keşfediyoruz. Ayrıca, belgeselin yönetmeninin aile fertleriyle yaptığı anlaşma gereği tüm yolculuğu kameraya kaydediyor olması da bir başka katman ekliyor filmin yapısına.

    Bütün bu kuruluş, her şeyden önce bir dinamizm katıyor filme. Handan İpekçi, öyküyü bir bulmaca gibi parça parça tamamlıyor. İlerleyen adımlarda, belgesel yönetmeninin hikayenin aslında başından beri bir parçası olduğunu öğrenmemiz gibi yeni bilgilerle de seyircinin ilgisini canlı tutmayı başarıyor. Sonlara doğru Zühre'nin yeniden hedef konumuna düşmesiyle de kalburüstü bir gerilim atmosferi sağlanıyor.

    Tabii, tam Zühre'ye ulaşılmaya çalışılırken telefonun meşgul olmasına sebep olan vesile gibi güldüren, zoraki numaralar seyirciyi koparabiliyor filmden. Bu tür Hollywood numaralarını uygulamak noktasında biraz acemilik gösterilmiş doğrusu.

    Ayrıca, filmin önemli bir kısmını oluşturan belgesellerle ilgili de sıkıntı var. Ailenin izleyip Zühre'nin hala yaşadığını anladığı ilk belgesel zaten problemli. İki insanın, yüzleri gözükmeden kamera karşısına geçip bir buçuk saat boyunca konuştukları bir belgesel iyi belgesel değildir. Böyle bir filmi yapmış olan sinemacıyı da pek ciddiye alamam doğrusu. Zaten aynı yönetmen yeni filmini de Zühre'nin akrabalarını gizli gizli çekerek yapmakta film boyunca. Etik olarak sürekli yanlış yolları seçiyor olması, bu karakterin filmin taşıyıcısı olarak konumunu sarsıyor.

    Yine de akan, görüntü yönetmenliği ve müzikleri gayet düzgün, çekim sürecindeki sıkıntılar sebebiyle ister istemez eksik olan malzemeye rağmen iyi kurgulanmış, hikayesini anlaşır ve hatta zaman zaman etkili şekilde perdeye aktaran bir film var karşımızda. Gerçekten sinemacı olan bir kişinin filmi, her şeyi ile tamam olmasa bile, diğer kötü örneklerin arasında sıyrılıyor. Tüm zaaflarına rağmen, şu vasat dönemde bizden geçer not alıyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top