En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
1 ziyaretçi
4,0
1 Aralık 2019 tarihinde eklendi
Öğrencilerin derse katılımını sağlamak, dersin verimli geçmesini sağlamak için başladı herşey. Faşizmin tohumları, bikaç koyun tarafından büyütülmesi, tehlikeli hal almasıyla, işte insan bu yüzden tek bakış açısında kalmamayı, her fikri benimsememeyi öğrenmeli. Faşist zihniyeti yaratmanın her zaman ne denli kolay olduğunu etkileyici, iyi bi işlenişle biz seyircilere aktarılıyor. İliklerinize kadar işliyor. Oyunculuklar son derece başarılı. Ayrıyeten sosyal çıkarımların çok net yapılacağı bu film, izleyin ve izlettirenler kategorisinde yer alır. Beğenmeyen gitsin youtube izlesin arkadaş(zaten youtube bağımlılığı ortada, beyindeki o gri hücreler ölüyor ölüyor)
Genelde, romanlardan uyarlanmış filmler hakkında yorumda bulunacağım zaman uyarlanılan kitapları da okuyarak, en azından kalemine güvendiğim veya eşit düşünce-zevk paydasında bulunduğum eleştirmenlerin fikirleri ışığında yorum yapmayı tercih ederim. Die Welle'nin uyarlandığı kitabı okuma şansım olmadı fakat edindiğim izlenimlere göre filmin uyarlaması kitabından daha sönük olmuş. Die Welle, 1967 yılında Kaliforniya'da yaşanmış gerçek bir olayın günümüz Almanya'sına uyarlanışını konu ediniyor. Film, temel amaç olarak faşizmin dinamiklerini, nasıl geliştiğini ve topluluklar içinde büyüyerek ne tür sorunlara yol açabileceğini seyirciye aktarmayı ön görüyor. Genç ve dinamik oyuncu kadrosunun iyi işler çıkardığı filmin bir diğer başarılı tarafı ise karekterlerin psikolojik analizlerinin yeteri kadar iyi olması ve seyirciye doğru aktarılması olmuş. Öteki taraftan, filmin nezdimde ''vasat'' kategorisinde yer almasının sebebi ise senaryonun tatminiyet seviyesinden bir hayli uzak olması ve yer yer haddinden fazla uzayarak seyirciyi anlam karmaşasına sürükleyen diyalogları oldu.
Özellikle Nazi Almanyası ve İkinci Dünya Savaşı özelinde ele alındığında, hep tartışılan konulardan biridir: "Haydi tamam Hitler (veya insanlık tarihinden herhangi başka bir benzer karakter) bunları yapıyor da, o kadar insan (Alman vatandaşları) nasıl böyle bir kötülüğün peşinden gidiyor?!". Tabii çok derin bir konuyu böyle tek bir cümlede özetlemeye çalışmak biraz eğreti durdu. Bahsi geçen bu durum daha önce pek çok kez kitaplarda, filmlerde işlenmiş, kaliteli örnekler sunulmuştu. "Die Welle" işlediği konuya ve karakterlerine yakışır şekilde hareketli bir kurguya sahip. Lise çağındaki gençlerin okuldaki bir proje için "idealist" öğretmenleri tarafından bir nevi deneye tabi tutulduğu, ancak insan doğasının (hele ki o yaşlarda karmaşık duygular içindeki gençlerden bahsediyorsak) bir süre sonra beklenenin dışında şekillenerek bu deneyi çok başka bir boyuta taşımasını izliyoruz temel olarak. Otokrasinin, faşizmin adeta tanımlarının yapıldığı film, aslında çok büyük bir sürprize doğru yönelmiyor. Sürükleyiciliğini kaybetmemesine rağmen yaklaşık filmin ortalarından itibaren konu ve karakterlerin nasıl şekilleneceği az çok belli oluyor. Yüksek tempolu, oyuncularının rollerine yakıştığı, insanı düşüncelere iten bir yapım. Aklımızın almadığı bazı durumların, aslında çok basit bir iki hamle ile (tek tip kıyafet, topluluğa bir isim, bir logo) ne kadar da kolay gerçekleşebileceğini kanıtlar nitelikte. Bu realistik tavrı ile aynı zamanda ürkütücü.
Hepimiz kendimizi en iyi zannederiz Diğerlerden daha iyi. Ve daha da kötüsü... Bizimle aynı fikirde olmayanları toplumumuzdan dışlarız Onları incitiriz Ve daha neler yapabileceğimizi bilmek istemiyorum. İşte faşizm böyle bir şeydir.Ve biz hiç anlamadan ülkemiz bir diktatörlüğe dönüşebilir. Ders niteğindeki bunun gibi bir kaç repliğin dışında bütününe baktığımızda bir sinema öğrencisinin çektiği iyi bir bitirme tezini andıran,izlerken yine bir Alman yapımı olan Das Experiment'i akla getiren film.
Muhteşem kelimesi yeterli olamayacak derecede bir film denebilir .. Son sahnesine kadar kestirilemeyen bir film .. Heyecan verici ve tetikleyici olduğuda göz ardı edilemez
1967 yılında Kaliforniya'da yaşanmış gerçek bir olayı günümüz Almanya'sına uyarlayan film, faşizmin köklerine dair trajik bir hikâye olarak bir toplumda, özellikle de toplumun dinamiğine oluşturan ergenler üzerinde, her zaman otokratik bir sosyal grubun yaratılabileceğini göstermektedir.
Caro bireyselliği seçerken, Tim bir gruba dahil olarak var olabileceğini düşünüyor. Sinan ve Ferdi karakterleri Alman ötekileştirmesine bir cevap niteliğinde ... Herkes bir gruba dahil olunca köken din dil ve düşünce farkının bir anlamı kalmıyor. Herkes yanlış bile olsa grubun arkasından gidiyor ve grubun hatalarını görmüyor. Bence herkes önce birey olmalı sonra isterse gitsin bir gruba dahil olsun. Bir gruba dahil olmak, grubun esiri, kölesi olmak anlamına gelmemeli. Farklı fikirleri savunabilmeli, gerektiğinde hayır diyebilmelisin. Ve başındaki diktatör kesilenlere teslimiyetçi bir tavır sergilemeyeceksin. Düşündüren,sorgulayan bir film. İzlemenizi tavsiye ediyorum ...
Faşizm nasıl ortaya çıkar diye merak ediyorsanız bu filmi izleyin. Gerçekten çok etkileyici ve başarılı. Bizim bu filme verdiğimiz puan nasıl 5.5 olur onu da anlamadım :)
Almanyaya taşındığımın yirminci günü.. Her sahneyi tüylerim diken diken olarak izledim.. Gurbet psikolojisi olabilir ama çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Gerçekten bir sinema harikası! İşin acı tarafı birşeylerin yanlış olduğunu düşünürken izlediklerinizden zevk alabilirsiniz benim gibi......
En kısa sahnesinde bile eleştri olan bir film.Baştan sona fikir özgürlüğüne,ideolojilerin kusurlarına,her fikrin yanılma ihtimalinin olacağına ve insanları en etkileyen yerden yani kendilerine yapılan haksızlıkları örnek vererek benlik duygusuyla nasıl bir birlik oluşturalacağını gösteriyor.(Cümle biraz artistik oldu boşverin,filmi izlemek benim cümlemi okumaktan iyidir :)ve bu bu yayılan bencil birlik düşüncesini ele alırken örnek gösterilen ideoloji ise faşizm.Elbetteki almanya için çok önemli bir film,zamanında yayılan bu ideoloji tüm dünyayı etkilemişti.Ki aynı olmasada faşizim hala yayılmakta.Yani The Wave çok sert bir film,ne tür bir yönetim şekli olursa olsun tüm ülkelere bolca mesaj veriyor ve bence dünyanın en yararlı filmlerindendir.9/10
İşlenişindeki basitliğe dikkat, inanılmaz başarılı bir gösteriş yolu.Bundan dolayıdır ki sağlıklı düşünenlerin bile ne denli basit ideolojilerle faşizmin içine girebildiklerini ancak olaylar ciddileşince fark edebilmeleri fazlasıyla gerçekçi anlatılmış.8/10
Faşizm, diktatörlük, anarşizm, terör, yaygara..! İnsanın adını duyduğu an bile kan dolaşımını hızlandırıp gerginlik hissi uyandıran bu kavramlar yine aynı şekilde telaşa kapılıp ürken insanların ürünü aslında. Eşitliği savunup sınıfsal çatışmaları fitilleyen, sözüm ona demokrasi ve özgürlük diye yanıp tutuştuğu halde ağzından çıkanla faaliyete geçirdiği eylemlerde çelişki yaşayanların ortak bir sorunu mu var acaba? Birbirinin neredeyse dehşet veren türevleri olan korku sözcüklerini aslında tek bir nokta etrafında toparlamak mümkün: Ego!!! İnsan düşünmeden de edemiyor,toplumda söz ve koltuk sahibi olanlar kendi egolarını tatmin etmek için mi bazı yaptırımları uyguluyorlar??? Hadi canım daha neler :)Mutlaka izlenilmesi gereken ders niteliğinde bir eser?
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.