Hesabım
    Aşk Dersi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Aşk Dersi

    Aşk Dersi

    Yazar: Melis Zararsız

    Oscar'a adaylığıyla dikkat çeken ve !F İstanbul'da izleme fırsatı bulduğum Aşk Dersi, 60'lı yıllarda Londra'da geçiyor. Filmin önemli karakteri Jenny. Carey Mulligan'ın canlandırdığı, 18'ine henüz girmemiş, zeki ve çalışkan bir öğrenci olan Jenny, daha özgür bir hayatın hayallerini kuran, Fransa hayranlığıyla yaşayan bir genç kızdır ve filmde olaylar onun etrafında döner.

    Jenny'i canlandıran 24 yaşındaki oyuncu Carey Mulligan'ın başarısından sözetmekle başlamak lazım önce. Tutkulu, meraklı, cesur ve atak Jenny'yi, parlayan gözleri, Audrey Tattou'yu andıran gamzeli mimikleri ve büyümüş de küçülmüş halleriyle gerçekten dikkat çekici bir karakter haline getirmiş. Filmde dikkate değer oyuncular olmasına rağmen, bu küçük aktris adeta "oyun çalıyor". Audrey Hepburn saçları ve karakter iniş çıkışlarıyla gerçekten göz kamaştırıyor.

    Film herşeyden önce bize 60'ların İngilteresini dekor ve kostümlerle, müziklerle adeta yaşatıyor. Beatles öncesi dönem olan 60'ların müziklerini dinleyen Jenny'nin odası plaklarla doludur. Hayalperestliğini, filmin müzikleri de destekler adeta, Melody Gardot, Billy Furry gibi caz ve pop sanatçılarını dinleriz bir yandan ve kendimizi o zamanın İngiltere'sinde zannederiz.

    Konuyu kısaca özetlemek gerekirse, Oxford'da okuma hakkı kazanmakla, karizmatik ve kendinden yaşça geçkin bir adamın çekici teklifi ve hayatı arasında gidip gelirken, yaşından büyük işlere kalkıştığından, yaşı için ağır sonuçlara maruz kalır ve erken olgunlaşır Jenny.

    Jenny'nin babası rolünde Alfred Molina'yı görüyoruz. Kendisini en son Örümcek Adam 2'de Doktor Ahtapot olarak izlediğimden başta bir şaşkınlık yaşasam da, bir süre sonra kendisinin hem yüksek bütçeli, bol aksiyonlu Hollywood yapımlarında, hem de Avrupa filmlerinde sakin sessiz rollerde başarıyla izlemenin zevkini çıkardım diyebilirim.

    Filmde, deneyimsiz bir anne babaya sahiptir Jenny, kızları için en iyisini isteyen ama "en iyisi"nin ne olduğunu kendilerinin de bilmedikleri bir şekilde davranmaktadırlar kızlarına. Hırslı olmasını, başarılı olmasını, olmuyorsa da iyi bir evlilik yaparak iyi bir hayat sürmesini istemektedirler çoğu aile gibi. Evet çoğu aile gibi çünkü aslında senaryoda dikkat çekici olan birşey varsa o da şu ki, 60'ların İngilteresi de olsa, 2000'lerin Türkiyesi de olsa bazı şeyler hiç değişmiyor. Aile kavramı belki de burada tartışılması gereken. Veya bir kız evlada sahip olmak. Veya maddiyat ve "iyi bir hayat" kavramı. Veya hepsi.

    Oxford'a gitmesini ve başarılı bir genç kadın olmasını isteyen babası, Jenny kendinden yaşça epey büyük bir erkek arkadaş bulsa bile, kendisini zengin ve gelecek vaadeden biri olarak gösteren David'e güvenmiş ve Jenny'nin tahsil hayatını bir kalemde çöpe atarak bu beyaz atlı prensle evlenmesini uygun görmüştür. Gece eve geç gelmesi ve bunun gibi pek çok şey Jenny için yasakken, "gelecek vaadeden" David, babada bu tarz tabuları da yıktırmış, 18 yaşına bile gelmemiş olan kızını onunla birlikte Paris'lere göndermiştir. Filmin düşündürdüğü sorulardan biri de belki "ahlak nedir, nerede başlar, nerede biter"dir.

    Oscar adaylığı sayesinde bile olsa vizyona girmesi sevinçle karşılanacak değerli bir yapım olan Aşk Dersi, çok hareketli bir film olmasa da, senaryosuyla, dönemi iyi yansıtan görüntüleriyle, başarılı oyunculuklarıyla dikkate değer...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top