Senaryosu, Scott Alexander ve Larry Karaszewski tarafından yazılan “Big Eyes” yönetmen koltuğunda sıra dışı sinemacılardan Tim Burton'ın oturduğu biyografik bir drama...
Kuzey Kaliforniya, 1958...
Küçük kızı Jane'i de (Delaney Raye) yanına alan Margaret Ulbrich'in (Amy Adams), kocası Frank'i terk ederek San Francisco North Beach'e yerleşmesiyle başlayan hikayeyi, muhabir Dick Nolan'ın (Danny Huston) ağzından yapılan anlatım ile dinliyoruz...
Bir mobilya fabrikasında boyama yapan düz bir işçi olarak işe giren Margaret, Pazar günleri ressamların toplaştığı bir açık hava sergisinde hem resimlerini satıp hem de insanların portrelerini çizerek geçimini sağlamaya çalışmaktadır...
İşte o günlerden birinde, yolları ansızın kesişen resim çizme heveslisi Walter Keane (Christoph Waltz) ile de takılmaya başlar...
Ve üstelik devamı Hawaii'de gelecek balayında evlenirler de...
Kendi çizdiği sokak manzarası resimlerini galeri sahibi Ruben'a (Jason Schwartzman) bir türlü beğendiremeyen Walter, Ruben'in "zevksiz" bulduğu karısınınkilerin de sergilenmesini sağlayamaz...
Ama pes etmez...
Kafası çalışan bir iş insanı olarak Walter, Enrico Banducci'nin (Jon Polito) "hungry i" isimli caz kulübünün, karı koca Keane'lerin resimlerinin asılacağı duvarlarını kiralar...
Tabii ilk anda bu çözüm hiçbir işe yaramaz...
Zira kendilerine tahsis edilen kısım tuvalet girişindeki koridordur...
Bu durum, tepesi atan Walter ve resimleriyle alay eden Banducci'nin birbirlerine girerek karakolluk olmalarına yol açar...
Ancak yerel The Examiner gazetesinin ön sayfasında manşete çıkan bir habere konu oldukları için tıka basa müşteri dolmaya başlayan Banducci'nin mekanındaki resimler bir anda ilgi odağı olmayı başarmıştır...
Yani her iki taraf içinde tam anlamıyla bir "kazan - kazan" hali oluşmuştur şimdilik...
O nedenle de kendi aralarında didişiyorlarmış gibi göründükleri bu oyunu sürdürme kararını alırlar...
Derken söz konusu haberin yapıldığı gazetenin yazarlarından Dick Nolan elindeki içki bardağı ile Walter'ın karşısına dikiliverir...
Aynı Dick Nolan bundan böyle gazetedeki köşesinde, Margaret'in resimlerinin pazarlama müdürüymüşçesine "popüler dedikodu" makaleleri kaleme alacaktır...
Yalnız sorun şu ki, Margaret resimleri "Keane" olarak imzaladığı için herkes onları Walter'ın çizdiğini zannetmekte, Walter'da bozuntuya vermeyerek şöhretin tadını çıkartmaktadır...
Öyle ki, kendi adını taşıyan daktiloların üreticisi olan ve duvardaki resimlerin ressamını soran İtalyan sanayici Dino Olivetti'ye (Guido Furlani), hem de Margaret'in gözleri önünde Walter, "benim" diyebilecek ve 5 bin dolarlık ilk büyük satışını da yapacaktır...
Dick'in de verdiği gaz ve gizli bilgiler yardımı ile reklam da sınır tanımayan Walter, Margaret'in resimlerinden birini dünya çocukları adına San Francisco Belediye Başkanına, bir diğerini şehri ziyaret etmekte olan Sovyetler Birliği Büyükelçisine, bir başkasını da dönemin ünlü sinema yıldızlarından Joan Crawford'a hediye edecektir...
İşler o kadar tıkırındadır ki, sırada açılacak olan Keane Galerisi vardır...
"İri gözlü" çocuk resimleri konusunda kızına da Walter'ın tepki ve öfkesini üzerine çekmemek adına "Ben çizmedim Walter çizdi" diye yalan söyledikten sonra soluğu kilise de alan Margaret, ne yazık ki rahipten de "Ailenin reisi erkektir, onun karalarına güvenmelisiniz" yanıtını alınca bağrına taş basarak suskunluğunu bir süre daha devam ettirecektir...
Ettirir ettirmesine de ne zamana kadar?
Henüz dakika 39...
Geride büyük fırtınaların kopacağı 67 dakikalık bir bölüm daha mevcut...
Eğer fırsat bulup da Amy Adams'a "Komedi ve Müzkallerdeki En İyi Kadın Oyuncu" kategorisindeki Golden Globe ödülünü kazandıran, 20. yüzyıldaki erkek egemen sanat kültürünün resmedildiği bu filmi bugüne kadar izlemediyseniz, kendinize bir iyilik yaparak izlediğiniz de özellikle de mahkeme sahnelerindeki muhteşem performansı ile zaten kendini daha önce de defalarca kanıtlamış olan Christoph Waltz'a kesin bayılacaksınız...
Keyifli seyirler,