Chiko
Yazar: Ali ErcivanChiko lakabıyla tanınan İsa, Almanya'da büyümüş bir Türk genci. O da Almanya'ya yerleşmiş her Türk gibi para, refah, iyi bir yaşam istiyor aslında. Sadece bu hedefine ulaşmak için illegal bir yol seçmiş. Sistemin en altından bir iki kişiyi dürtükleyerek, uyuşturucu piyasasındaki büyük isimlerin dikkatini çekiyor. Kendine güvenen ve her adımını önceden planlayan biri olduğu için de kısa sürede amacına ulaşıp zincirin bir halkası oluyor.
Ancak kendisinden farklı olarak bir adım sonrasını hesap edemeyen bir kankası var. Tibet, diyalize bağımlı olarak yaşamını sürdüren annesini tedavi ettirebilmeyi uman, eroin bağımlılığından Chiko sayesinde kurtulmuş, duygusal ve kabul edelim ki akılsız bir genç. Hayatını planlamak ve soğukkanlı adımlar atmaktan aciz oluşu sebebiyle hem kendisine hem de Chiko'nun yükselişine bir engel oluşturuyor.
Özgür Yıldırım'ın ilk filmi, akla önce Scarface'i getiren türde bir mafya ve yükseliş öyküsünü olabildiğince dinamik bir sinema diliyle anlatıyor. Özellikle kültürel olarak arada kalmış bir neslin profilini de filminin zeminine başarıyla yerleştiriyor. Almanların oyununda yükselmeyi hedefleyen ama Türk olmanın artı ve eksilerini de taşıyan, taşımayı seçen, taşımak için çaba gösteren insanlar bunlar. Bu tanım, filmdeki karakterler kadar filmin altına ismini koymuş Türk asıllı sinemacılar için de geçerli belki.
Chiko'nun senaryosunda çok önemli bir zayıf nokta var kanımca. O da Moritz Bleibtreu tarafından her zamanki gibi yüksek bir karizmayla canlandırılan müzik prodüktörü / mafya lideri karakteri Brownie'nin Chiko'yu çok kolay kabul edişi. Tibet'in kendisine atmaya çalıştığı kazığı öğrendikten sonra bile, onu işin içine sokan Chiko'nun güvenilirliğini hiç sorgulamaması, yönetmenin filmi istediği yönde devam ettirebilmek için üzerinde fazla durmamayı seçtiği nokta. Filme ikna olmak için seyirci olarak sizlerin de bu dönüm noktasını olduğu gibi kabul etmeniz gerekiyor maalesef.
Ama neyse ki yönetmen bunu izleyicisi için gayet kolay kılacak özgüvene sahip. Tabii başrol oyuncusu Denis Moschitto da. İtalyan bir baba ile Türk bir annenin çocuğu olan genç aktör, karakterin kararlılığını ve zayıf noktalarını inandırıcı, hatta çekici kılacak kadar başarılı. Tüm filmi omuzlarında öylesine rahat taşıyor ki, onun yerine başka bir oyuncuyla bu film aynı derecede etkili olabilir miydi diye düşünüyor insan.
Filmin yer yer dinsel referansları fazla öne çıkarması ise doğrusu biraz kafa karıştırıcı. Gerçek adı İsa olan ana karakterimiz, Meryem adında fahişelik yapan bir kadına aşık oluyor. En yakın arkadaşı Tibet'in ise mafyayı kazıklamaya çalışınca ayağına çivi çakılıyor. Bu Hıristiyanlık göndermelerine karşın, film Chiko ile Tibet'in düzenli olarak ziyaret ettikleri caminin abdesthanesinde sona eriyor.
Genç bir yönetmenin entelektüel gayretkeşliği dışında tam olarak neye tekabül ettiklerini çözmek zor bu alt metinlerin. Sadece karakterlerin iki kültür arasında sıkışmışlıklarıyla açıklamak mümkün değil çünkü hiçbirini. Sadece doğru yolu bulup dine dönmek de değil söz konusu olan; hele ki Türk karakterler için Hıristiyan çıkışlı referanslar kullanılırken.
Filmi metinsel olarak zenginleştirmesi amaçlanan bu yan temalar birer fazlalık olarak sırıtsalar da, karşımızda yine de sağlam bir suç filmi olduğu gerçeğini değiştirmiyorlar. Belki sadece türün kalıplarını uygulayan ama gerçekçi, sürükleyici ve çarpıcı bir film Chiko. Tüm oyuncu kadrosu ve ilk uzun metrajlı filminde kayda değer bir başarı yakalayan yönetmen Özgür Yıldırım, alkışı hak ediyorlar.