Hesabım
    Ulak
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Ulak

    Ulak Etkiliyor!

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Her köyün bir ağası var, bazen ağacı çeteleri var, delisi var, deliye düşmanlık edeni var. Çocukları var, o çocukların hayalleri var. Kimi zaman içinde o köyden ayrılıyor, kimi ise yaşamının sonuna kadar aynı evde kalıyor. O köyler aslında büyük bir sistemin parçası; değişmeyen kuralları var. Ortada o kuralları koyanlar olmasa da, bekçisi çok. Kuralları beğenmeyenler ya çekip gidiyor, ya da dışlanıyorlar ve hatta yok ediliyorlar.

    Çağan Irmak'ın çölleşmiş bir western kasabasını anımsatan fantastik diyarı da böyle bir yer. Western kasabasındaki gerilimi bol barın yerini bir kahve almış. Oranın hemen önünde ise büyük kavgaların yaşandığı bir meydan var. Bazen sert bir kavga yaşandığında donakalıyor köyün sakinleri. Bazen ise köyün delisi aşağılanıyor, o zaman bütün köylü tadını çıkarıyor bu gösterinin. Ritm tutuyor kahkalarıyla. Irmak'ın spaghetti eastern'inde (Jodorowsky'nin başyapıtını verdiği anti-tür) bakışlar da haliyle çok önemli. Kalbin yüz dili var ne de olsa. Susmanın, boyun eğmenin, tepkisiz kalmanın bir zorunluluk olduğu yerlerde bakışların güçlü bir iletişimi vardır. Sergio Leone mesela bu bakışların ustasıydı. Çelik gibi gözler, bıçak gibi kaşlar onun sinemasında tehdit ustasıdır.

    Bir gün bu köye bir yabancı gelir. Yabancıları sevmeyen köy sakinlerinin yabancılar sayesinde dünyayı keşfeden çocuklarına masallar anlatan bir gezgindir bu. Köylerin ağaları vardır dedik ya; yabancıları sevmeyenler, düzenlerinin bozulmasından korkan bu ağalar olur genellikle. Ulak'ın gezgini tehditkar bakışlara aldırış etmeden başlıyor bir köşeye topladığı çocuklara masalını anlatmaya. O masalı anlatmak günlerce sürecek; masalcı ve çocuklar hep birlikte geceye sığınacaklar, yeraltına inecekler. Çok az yetişkin katılacak onlara... Köyün en akıllısı ile en delisi.

    Köyün çocukları sakallı gezgini merakla dinliyor. Anlattığı masal ilerledikçe; masal ile gezginin hikayesi de benzemeye hatta pek çok açıdan aynılaşmaya başlıyor. Bir köyün kaderini değiştiren Ulak'ın hikayesi derinden etkiliyor çocukları. Her biri kendi kafasında bir Ulak yaratıyor, masal amacına ulaşmaya başlıyor yani. Ama yaşam da masalı taklit ediyor ve köyün ağaları, yandaşları gezgini yok etmeye karar veriyorlar. Derken acı bir olay oluyor bizim filmin sonunda; bir şey beliriyor. Bir belirsizlik. Yorum sizin.

    Fazla mı romantik buldunuz? Bu çağda ihtiyaç var aslında böyle hikayeler duymaya. Bazı köyler masalcıları, hikaye anlatıcılarını ve hatta romancıları sevmiyor. Gazetelere bakın ağaların sevgisiz çeteleri bazen uçsuz bucaksız olabiliyor.

    Müthiş bir zamanlama ustası olan Çağan Irmak; sinemamızın belki de en cesur ve çarpıcı yapımlarından birine imza atmış. Cesur çünkü yapımcıları böyle bir yapıma ikna etmek, hele Türkiye'de epeyce zor olsa gerek; çarpıcı çünkü hem iyi bir fantazi hem de anlamlı. Anlamlı çünkü bizim köyün tarihinin bilindışına doğru bir yolculuk yapıyor.

    Şüphesiz yeteri kadar kafa yorulmadığını düşündüren, kafa karıştıran yönleri var: Filmde doğu-batı kültürleri ilginç ve tartışmalı bir şekilde buluşmuş. Bir kere filmin ciddi anlamda western sinemasını hatırlatan ana hikayesi, doğuya özgü mistik ve gizemli detaylarla zenginleştirilmiş. Köyün gündelik yaşamı Anadolu köylerini anımsatırken; deniz kenarındaki yoz meyhane Yunan adalarından fırlamış gibi. Köy evlerinin mimarisi ve hatta evlerin içindeki detaylar belirgin değil, ikinci bir izleyişi zorunlu kılıyor.

    Küçük bir eleştiri de filmin sonuna. İzlediğimiz ve dinlediğimiz masal "bir" olduğunda film ne güzel çözülüyor aslında. Sondaki çocuğun cüzzamlı hikayesi, "zombilerin" arasından kaçış sahnesi suyu bulandırmıyor mu biraz? Yine de siz boşverin bu eleştirilerimizi; Çağan Irmak fantazi sineması olmayan bir ülkeye; ciddi, edebi, son derece anlamlı ve olgun bir masal anlatıyor. Varsın referansları karışık olsun. Her şeye rağmen çok önemli bir deneme, denemeyi sevmeyenlerin köyünde.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top