Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Film görsel açıdan son derece başarılı olmayı bilmiş. Bitmez tükenmez çöl peyzajlarının yanında antik görünümlü kentler ve ultra-modern aygıtların çelişkisi insanı şaşırtıyor. Hele o devasa çekirgeleri andıran uçaklar... Doğrusu görüntü yönetmeni Greig Fraser’i kutlamak gerekiyor. Kimi sahnelerde –örneğin tüm o çöl dekorunda, ürkünç ‘dev çöl solucanları’nı pek göstermeden dehşet duygusu yaratmada ya da Gom Jabar testinde- harika bir iş çıkarmış.
Eleştirinin tamamı için: T24
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
‘Dune: Çöl Gezegeni’, özü itibarıyla eski usul bir epik sinema örneği… Ama seyrederken eski epikleri pek hatırlamıyorsunuz. Çünkü Villeneuve, seyirciye ilk anlardan itibaren daha önce yaşamadığı farklı bir görsel deneyim sunmak istiyor. Malum, 1970’li ve 80’li yıllarda tam tersi bir durum vardı. Lucas, Spielberg ve Coppola sinemayı yeni teknolojiyle yenilerken görsel olarak seyirciye tanıdık gelen eski formatları akla getirmekten çekinmezlerdi. ‘Star Wars’ eski uzay operalarından, ‘Indiana Jones’ seriyal filmlerden esinlenmişti. Günümüzün sinemasının ruhunu çok iyi bilen Villeneuve ise eski formatı alıyor, yer yer geçmişten esinleniyor ama kendini asla nostaljiye kaptırmıyor; retro estetiğe sınır koyuyor. Kubrick gibi öncelikle sadece o filme ait bir görsel dünya kurmaya gayret ediyor. İşte bu yüzden ‘Dune: Çöl Gezegeni’ne epik sinemaya getirilmiş yeni bir yorum demek mümkün. Sadece romanın hayranlarının değil, ‘Star Wars’, ‘The Matrix’, ‘Yüzüklerin Efendisi’ gibi destansı serileri sevenlere de hitap edeceğini düşünüyorum. Ama nihai karar için serinin bitmesini beklemek gerekiyor.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Timothee Chalamet, Rebecca Ferguson, Oscar Isaac, Josh Brolin, Stellan Skarsgard, Zendaya, Jason Momoa, Javier Bardem'in rol aldığı filmde, yönetmen Villeneuve, Dune serisinin ilk kitabı Çöl Gezegeni'nin bir noktasına kadar getiriyor hikayeyi. Büyük oranda kitaba sadık kalarak bir uyarlama yapmanın peşinde olduğu da anlaşılıyor. Devamının da geleceği söylenen, uyarlamanın ilk filmi için Dune dünyasına giriş denilebilir. Bu giriş hamlesi ile de yönetmen Villeneuve'ün Dune sınavından başarılı bir şekilde geçip geçmediğini söylemek zor. Ama yarattığı görsel ve işitsel bir dünyanın Dune'a çok yakıştığı da ortada.
Eleştirinin tamamı için: Sabah
Evrensel
Yazar: Şenay Aydemir
Öte yandan Yönetmen Denis Villeneuve (Düşman, Scario, Arrival, Blade Runner 2049) ve Görüntü Yönetmeni Greig Fraser’ın (Rogue One, Foxcatcher, Kibarca Öldürmek, Kanıma Gir) çarpıcı bir görsel dünya yarattıklarını söylemek mümkün. Fakat bu mümkünlerin arasına hikayeye dair bütünlüklü bir şeyler söylemeyi koyamıyoruz maalesef. Yukarıda da ifade ettiğim gibi yarım kalmışlık hissi ağır basıyor filmin hikayesi düşünüldüğünde. Oysa tamamlandığında üzerine çokça konuşulacak malzeme de var. “Büyük insan liderlik peşinde koşmaz, ona bunun için çağrı yapılır” gibi havalı lafların, ‘seçilmiş insan’ masallarının bu çağda bir anlamı var mıdır? Paul’un temsil ettiği beyazlığın, çöl insanları Fremen’lerin neye karşılık geldiğinin üzerine kafa yormak icap eder mi? Ve daha birçok soru sorulup yanıtların peşine düşülebilir fakat bu malzeme olanak tanımıyor şimdilik. En nihayetinde 2. Dünya Savaşı sonrası konseptinin bir yansıması olarak inşa edilen Dune evreninin bugün nasıl yorumlanacağı merak konusu. Açıkçası bu ilk film dünyayı görselleştirmekte mahir ama hikayeyi derinleştirmekte biraz cimri görünüyor.
Eleştirinin tamamı için: Evrensel
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
‘Dune’ bir üçlemenin ilk ayağı. Devam filmleri henüz çekilmedi, muhtemelen ilk adımın göreceği ilgiye göre hareket edilecek. Öte yandan şunu söylemeliyim: Lynch’in zamanında pek beğenilmeyen uyarlaması belki bugünden bakıldığında demode ama Herbert’ın yazdıklarını derli toplu bir şekilde ifade etmiş. Villeneuve ise görsel yapıya yüklenmiş. Lynch’in uyarlamasında karakterleri eşit olarak tanıyorsunuz, bu filmse, kusursuzluğu takıntı haline getirmiş gibi görünen bir yönetmenin görsel haykırışı. Bu açıdan çok sayıda tanınmış oyuncudan oluşan kadro da kendini ifade edememiş gibi geldi bana. Mesela Paul’deki Timothée Chalamet’den çok etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. Bir tek Leydi Jessica’daki Rebecca Ferguson biraz daha fazla öne çıkıyordu. Dev kum solucanları, abartılı tasarımlara sahip uzay gemileri, ‘Yusufçuk’ formunda helikopterler derken görselliğin dışında pek de etkileyici olmayan bu yapım bence ortalamayı aşamıyor. Son olarak evet, beğeniler sübjektiftir, “Dune başyapıttır” diyenlere saygımız sonsuz ama kendi adıma şunu da söylemek istiyorum: İlk defa uzaya çıkmıyoruz!
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
T24
Film görsel açıdan son derece başarılı olmayı bilmiş. Bitmez tükenmez çöl peyzajlarının yanında antik görünümlü kentler ve ultra-modern aygıtların çelişkisi insanı şaşırtıyor. Hele o devasa çekirgeleri andıran uçaklar... Doğrusu görüntü yönetmeni Greig Fraser’i kutlamak gerekiyor. Kimi sahnelerde –örneğin tüm o çöl dekorunda, ürkünç ‘dev çöl solucanları’nı pek göstermeden dehşet duygusu yaratmada ya da Gom Jabar testinde- harika bir iş çıkarmış.
Habertürk
‘Dune: Çöl Gezegeni’, özü itibarıyla eski usul bir epik sinema örneği… Ama seyrederken eski epikleri pek hatırlamıyorsunuz. Çünkü Villeneuve, seyirciye ilk anlardan itibaren daha önce yaşamadığı farklı bir görsel deneyim sunmak istiyor. Malum, 1970’li ve 80’li yıllarda tam tersi bir durum vardı. Lucas, Spielberg ve Coppola sinemayı yeni teknolojiyle yenilerken görsel olarak seyirciye tanıdık gelen eski formatları akla getirmekten çekinmezlerdi. ‘Star Wars’ eski uzay operalarından, ‘Indiana Jones’ seriyal filmlerden esinlenmişti. Günümüzün sinemasının ruhunu çok iyi bilen Villeneuve ise eski formatı alıyor, yer yer geçmişten esinleniyor ama kendini asla nostaljiye kaptırmıyor; retro estetiğe sınır koyuyor. Kubrick gibi öncelikle sadece o filme ait bir görsel dünya kurmaya gayret ediyor. İşte bu yüzden ‘Dune: Çöl Gezegeni’ne epik sinemaya getirilmiş yeni bir yorum demek mümkün. Sadece romanın hayranlarının değil, ‘Star Wars’, ‘The Matrix’, ‘Yüzüklerin Efendisi’ gibi destansı serileri sevenlere de hitap edeceğini düşünüyorum. Ama nihai karar için serinin bitmesini beklemek gerekiyor.
Sabah
Timothee Chalamet, Rebecca Ferguson, Oscar Isaac, Josh Brolin, Stellan Skarsgard, Zendaya, Jason Momoa, Javier Bardem'in rol aldığı filmde, yönetmen Villeneuve, Dune serisinin ilk kitabı Çöl Gezegeni'nin bir noktasına kadar getiriyor hikayeyi. Büyük oranda kitaba sadık kalarak bir uyarlama yapmanın peşinde olduğu da anlaşılıyor. Devamının da geleceği söylenen, uyarlamanın ilk filmi için Dune dünyasına giriş denilebilir. Bu giriş hamlesi ile de yönetmen Villeneuve'ün Dune sınavından başarılı bir şekilde geçip geçmediğini söylemek zor. Ama yarattığı görsel ve işitsel bir dünyanın Dune'a çok yakıştığı da ortada.
Evrensel
Öte yandan Yönetmen Denis Villeneuve (Düşman, Scario, Arrival, Blade Runner 2049) ve Görüntü Yönetmeni Greig Fraser’ın (Rogue One, Foxcatcher, Kibarca Öldürmek, Kanıma Gir) çarpıcı bir görsel dünya yarattıklarını söylemek mümkün. Fakat bu mümkünlerin arasına hikayeye dair bütünlüklü bir şeyler söylemeyi koyamıyoruz maalesef. Yukarıda da ifade ettiğim gibi yarım kalmışlık hissi ağır basıyor filmin hikayesi düşünüldüğünde. Oysa tamamlandığında üzerine çokça konuşulacak malzeme de var. “Büyük insan liderlik peşinde koşmaz, ona bunun için çağrı yapılır” gibi havalı lafların, ‘seçilmiş insan’ masallarının bu çağda bir anlamı var mıdır? Paul’un temsil ettiği beyazlığın, çöl insanları Fremen’lerin neye karşılık geldiğinin üzerine kafa yormak icap eder mi? Ve daha birçok soru sorulup yanıtların peşine düşülebilir fakat bu malzeme olanak tanımıyor şimdilik. En nihayetinde 2. Dünya Savaşı sonrası konseptinin bir yansıması olarak inşa edilen Dune evreninin bugün nasıl yorumlanacağı merak konusu. Açıkçası bu ilk film dünyayı görselleştirmekte mahir ama hikayeyi derinleştirmekte biraz cimri görünüyor.
Hurriyet
‘Dune’ bir üçlemenin ilk ayağı. Devam filmleri henüz çekilmedi, muhtemelen ilk adımın göreceği ilgiye göre hareket edilecek. Öte yandan şunu söylemeliyim: Lynch’in zamanında pek beğenilmeyen uyarlaması belki bugünden bakıldığında demode ama Herbert’ın yazdıklarını derli toplu bir şekilde ifade etmiş. Villeneuve ise görsel yapıya yüklenmiş. Lynch’in uyarlamasında karakterleri eşit olarak tanıyorsunuz, bu filmse, kusursuzluğu takıntı haline getirmiş gibi görünen bir yönetmenin görsel haykırışı. Bu açıdan çok sayıda tanınmış oyuncudan oluşan kadro da kendini ifade edememiş gibi geldi bana. Mesela Paul’deki Timothée Chalamet’den çok etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. Bir tek Leydi Jessica’daki Rebecca Ferguson biraz daha fazla öne çıkıyordu. Dev kum solucanları, abartılı tasarımlara sahip uzay gemileri, ‘Yusufçuk’ formunda helikopterler derken görselliğin dışında pek de etkileyici olmayan bu yapım bence ortalamayı aşamıyor. Son olarak evet, beğeniler sübjektiftir, “Dune başyapıttır” diyenlere saygımız sonsuz ama kendi adıma şunu da söylemek istiyorum: İlk defa uzaya çıkmıyoruz!