Hesabım
    Poltergeist: Kötü Ruh
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Poltergeist: Kötü Ruh

    Bu ev temiz..

    Yazar: Hande Kara

    Teksas Katliamı’nın yaratıcısı Tobe Hooper ve Steven Spielberg gibi iki önemli ismi bir araya getiren 1982 yapımı Poltergeist – Kötü Ruh’un yeniden çevrimi geliyor dendiğinde, türün severleri olarak burun kıvırmış, ne gerek var demiştik. Yeni filmin senaristi de bu serzenişimize kulak asmış olacak ki, filmde yardımcı karakterlerinden birine tam da şu cümleyi kurduruyor; “Düşündüm de, kısa yoldan para kazanmak için küçük kızını kötü ruhların kaçırdığını söylemek, hiç de fena fikir değil.”

    İlk filmin 33 yıl sonrasında 3 boyutlu olarak beyazperdeye gelen yeni filmin yönetmen koltuğunda Gil Kenan otururken, uyarlama senaryoya da David Lindsay-Abaire imza atıyor. Ancak bu imzanın oldukça silik olduğunu söylemekte fayda var, zira 3 boyutlu gözlüklerimizin arkasından izlediğimiz yeni Kötü Ruh’u ilk filmden ayıracak büyük farkları bulmakta oldukça zorlanabilirsiniz. Neredeyse kare kare ilk filmin yolundan giden Gil Kenan, ister istemez karşımıza daha günümüze yakın bir aile çıkarıyor. Tablet ve akıllı telefonlarla haşır neşir bir yeni nesil, yine oldukça neşeli ebeveynlere sahipler.

    Orijinal filme aşina olmayanlar için filmin konusundan kısaca bahsetmemiz gerekirse, Amerika’da yaşanan Büyük Durgunluk kaynaklı ekonomileri bozulan üç çocuklu bir ailenin, aile bireylerinin gönlü olmasa da, banliyöde yeni bir eve taşınmalarının ardından küçük kızları Madison’a musallat olup onu öte aleme çeken kötü ruhlarla verdikleri savaşın hikayesi anlatılıyor. 82 yapımı orijinal film, perili ev denilen türün ilk örneklerinden olmasa da, oldukça aydınlık bir film olması ve olayların yaşanan sıradan bir evde vuku bulmasıyla öne çıkıyordu. Son dönemde izlediğimiz Insidous – Ruhlar Bölgesi serisinin de bu açıdan atalarından sayılabilir.

    İlk filmden yaklaşık 20 dakika daha kısa bir süreye sahip olan Kötü Ruh, süresinin kısalığını bir avantaja çeviremiyor. Çünkü oldukça kısa bir süre içerisinde gerçekleşen olayların ardından bu neşeli ailenin savaşını, eve çağırdıkları paranormal olayları araştıran ekip ve televizyon şovları ile ünlü Carrigan Burke vermeye başlıyor. İlk filmde küçük kızın kurtarıcısı olarak anneyi izlerken, burada bu görev ailenin ortanca çocuğu Griffin’e yüklenmiş. Bu da anne ve babayı iyice olayın dışına atıyor. Oysa ki çocuklarına oldukça düşkün olduğuna inandığımız, espri anlayışı yüksek ebeveynlerimizin filmde biraz daha yükselmelerini beklerken hevesimiz kursağımızda kalıyor. Orijinal film ile yeniden çevrimin arasındaki en büyük farklardan biri olarak da, ilk filmde olaylar vuku bulurken evin büyük kızının arkadaşına kalmaya gitmesi ve daha sonra ortanca oğlanın da evden gönderilmesiyle ebeveynlerin ön plana çıkması, yeni çevrimde ise çocukların olaylara daha müdahil olup anne babanın çemberin dışına itilmesi göze çarpıyor.

    Gil Kenan, ilk filmde olduğu gibi televizyon, ağaç (ilk filmdeki ağacın yerini tutmasa da) ve palyaçoları bir korku unsuru olarak kullanıyor. Ancak palyaçoya da pazarlama kaynaklı biraz fazla, dayanaksız ve gereksiz yüklenildiği de gayet açık. İşin oyunculuk kısmına gelecek olursak, yine ilk filmle kıyasladığımızda, oldukça başarılı bir kadro seçimi ile karşı karşıyayız. Özellikle Sam Rockwell’in genç üç çocuklu baba karakteri kendini izletiyor. Çocuk oyuncular da aynı şekilde, eskiyi aratmıyorlar.

    Yazıyı yazarken filmi üç boyutlu olarak izlediğimi neredeyse unutacaktım. Bana göre o derece gereksiz olmuş. Zira 3D’nin hakkını verecek tek sahne sanırım sincap sahnesiydi. Bunun dışında yönetmen jump scare’e sırtını dayamamış, aksine gayet yerinde kullanımlarla süslemiş sahnelerini.

    Açıkcası bu yeniden çevrimin, ilk filmin izinden gitmesinin beni rahatsız ettiğini söyleyemeyeceğim. Aksine daha fazla ayrıntıyı görmek isterdim. Örneğin ilk filmde aynı odayı paylaşan küçük çocukların odasını süsleyen Star Wars dekoru gibi, Darth Vader posterinin asılı olduğu gömme dolabın ardından gelen ışıkla yapılan gönderme gibi. Her şeye rağmen, Kötü Ruh'un ilk filme olan saygısını yitirmeden beyazperdeye aktarılmış olması bile, filmi izlemek için yeterli bir neden.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top