Kana Susadım
Yazar: Serdar Kökçeoğlu"Girlfight" ile bağımsız sinemada haklı bir çıkış yakalayan Karyn Kusama, Hollywood'a adım atmakta gecikmemiş, Charlize Theron'un aksiyon yıldızı olmaya soyunduğu "Aeon Flux"u çekmişti 2005 yılında. Ortaya çıkan çalışma, bağımsız sinemadan gelen bir kadın yönetmenin özel bakış açısını taşıyan, benzerlerinden farklı bir çalışma değildi. Kusama kadın dövüşçü, kadın savaşçı, kadın aksiyoncu olma durumlarını feminist bir gözle ciddiye alıyor; fakat ortaya erkek sineması kodlarını kıran, "dişi" bir serüven çıkmıyordu.
Şüphesiz dişiliğin serüveni çok farklıydı ve güzel yönetmen Kusama bunu ancak "Juno"nun duyarlı ve yetenekli amazon senaristi Diablo Cody ile yakalayabilirdi. "Kana Susadım"ın hazırlıkları devam ederken, Kusama'nın aradığı taze kanı bulduğunu düşünmüştük. Juno'nun kalemiyle Kusama'nın dövüşçü kızları bir vampir filminde buluşacak; biz de vampir mitolojisi ile feminist teorilerin çarpışmasından ortaya çıkacak orijinal filmi alkışlayacaktık. Değil mi? Öyle olmadı işte. "Kana Susadım" ancak finaliyle vasatın üzerine çıkmayı başaran, sıradan, çabuk unutulacak bir gençlik filmi.
İki güzel genç kızın çocukluk yıllarına dayanan yakın arkadaşlığıyla açılıyor film. Biri biraz daha güzel, en azından gözlük takmıyor ve kitaplara, emo erkeklere değil, eğlenceye dönük yüzü. Farklı olmaları ilişkilerini zedelemiyor. Sonra şehre bir konser organizasyonu geliyor ve konseri veren şeytani grubun gelişiyle güzel kız Jennifer yoldan çıkıyor; bakirelik durumu hakkında söylediği yalan nedeniyle oğlan yiyen bir canavara dönüşüyor. En yakın arkadaşı da deneyim, bilgi ve farkındalık yardımıyla onu durdurmaya çalışıyor. Hikaye böyle gibi, ama aslında değil. Aslını zamanla anlıyorsunuz.
"Kana Susadım" seksenlerin gizli erotik gençlik filmlerinin izinden gidiyor aslında. Okulun popüler kızı, onun dibinden ayrılmayan -daha az güzel- yakın arkadaş. Ve bitmeyen erkek kavgaları, kıskançlıklar, rekabet. Bu filmden bütün vampir, canavar konularını, ayinleri ve kanları çıkarırsak, geriye kadın sinemasıyla olan ilişkisi sadece kadınlara dönük bir hikaye derdi olan bir gençlik filmi kalıyor. Tabii canavar hikayesine sembolik bir anlam yüklediğini, bu şekilde gençliğin yıkıcı cinsel enerjisine gönderme yaptığını da unutmamak lazım.
Aslında filmin tüm derdi, gençlik döneminin bilinen tüm korku filmlerinden daha fazla gerilim potansiyeline sahip olduğunu; okul ortamının ise gerçek bir cehennem olduğunu hatırlatmak gibi gözüküyor. Yoksa Kusama'nın korku türünde bir iddiası olduğunu sanmıyoruz, fakat Dario Argento hayranı Cody'nin de sıkı korku sahneleri yazamadığını belirtmek lazım. İşin komedi tarafı ise zekice bir mizah yakalamak adına soğuk sulara boğuyor filmi. Ama kadınlara özel bazı muayyen konuların vampirlikle buluşması da, kimi sıkı esprilere olanak vermiş.