george clooney sinemaseverlerin yanı sıra,sinemayla alakalı alakasız pek çok insanın,hatta belli bir yaş üzerindeki evhanımlarının dahi haberlerde görüp tanıdığı öğrendiği,özellikle yaşlandıkça artan karizması nedeniyle herkesçe bilinen bir popüler figür.fakat kendisi tüm bu popülaritesinin ve yer aldığı başarılı filmlerin arkasına sığınmayıp,film yönetmeyi de tercih etmişti 2002'den itibaren.yönettiği işlerde de belli bir seviye tutturmayı başarmıştı.bu işler genellikle politikayla ve yaşadığımız dünyanın düzenleriyle ilgiliydi.ki kendisi de bizzat ülkesi amerika'da bu tarz konular hakkında söz sahibi ve siyasi kimliği de herkes tarafından bilinen bir insan.the ides of march da,çağımızda bu görevi,yani politik film yapabilmeyi,layıkıyla yerine getiren isimlerden olan george clooney'nin,bir başkanlık yarışı çerçevesinde geçen,bu oyunu oynayanların hemen hepsinin kir pas içinde olduğu,entrikaların ve ahlaksızlığın gırla gittiği bir film.aksiyon yok,macera yok,efekt yok,vur kır yok.film neredeyse tamamen oyuncularının performanslarına ve senaryosunun sağlamlığına yaslanıyor.bunlar dışında öne çıkabilecek herhangi bir karakteristiği yok.fakat bu iki unsur da sonuna kadar sağlam olunca,zaten başka bir karakteristiğe de gerek kalmıyor.yükselen yıldız ryan gosling mükemmel,hoffman ve giamatti zaten her zaman olduğu gibi yine tartışılmaz,evan rachel wood da rolüne bürünebimiş tamamıyla.senaryo derseniz,böylesine ağır bir konuda ve çoğu izleyiciye sıkıcı gelebilecek bir ortamda kesinlikle zayıf kalmıyor ve filmi tek başına taşımaya yetiyor.hele hele bir iki sahnede söylenen sözler tek başlarına filmin özeri olmayı başarmalarının yanı sıra,amerika'nın ve dünyanın konumu ve olup bitenler hakkında o kadar yerinde tespitler haline geliyor ki,beğenmemek ve fark etmemek elde değil.filmin ilk yarısı daha durgun geçse bile,ikinci yarıda özellikle finale doğru ivme müthiş artıyor ve siz de entrikalar içinde sürüklenip gidiyorsunuz.beğendim.