Hesabım
    Sıradan Bir Gündü
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Sıradan Bir Gündü

    Sıradan Bir Gündü

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    American Yakuza ve No Way Back gibi orta karar aksiyon filmlerinin az bilinen yönetmeni Frank A. Cappello’nun şirket kültürü ve ofis yaşamı üzerine acı acı gülümseten bir kara komediye imza atmış olması oldukça dikkat çekici. Constantine’in de senaristi olduğunu düşünürsek, Cappello’nun yine karanlık bir öykü anlattığını ama bu defa sadece aksiyoncuları değil, zekice yazılmış senaryosuyla daha farklı bir izleyiciyi hedeflediğini söyleyebiliriz.

    Sıradan Bir Gündü’nün türler üstü, sürprizli senaryosu en başta akla Coen kardeşlerin suç filmlerini getiriyor. Cappello aslında sadece görünüşte bir suç hikayesi anlatıyor. Christian Slater’ın saç şekli, gözlüğü ve utangaç mimikleriyle şaşırtıcı bir şekilde canlandırdığı Bob Maconel, kendisini aşağılayan, kullanan ve görmezden gelen iş arkadaşlarının kafasını uçurmak isteyen bir ofis çalışanı. İlk gözüktüğü sahnelerde Amerikan bağımsız sinemasının son yıllarda suyunu çıkardığı tuhaf, takıntılı (weirdo) tiplerden biri gibi gözüküyor. Fakat Maconel’in karakteri sempati yaratmaktan çok uzak, Willard gibi patlamayı hazır bir bombayı hatırlatıyor. Willard’ın fareleri gibi, onun da arada bir fikir danıştığı animasyonumsu bir balığı var.

    Bob Maconel’in ofis dünyasının Columbine’ını yaratmasını dehşetle beklemeye başlıyoruz. Eli sık sık çekmecesindeki silahına gitse de, bir türlü ofiste katliam yaratacağı o 'büyük anı' yakalayamıyor. Yapmaya niyetlendiği ve bu amaçla eline silahı aldığı zaman ise; benzer sorunlar yaşayan iş arkadaşı önce davranıyor ve ortalığı kana buluyor. Bizimkine ise diğerini vurarak kahramana dönüşmek kalıyor.

    Bu noktadan sonra, Sıradan Bir Gündü, klasik bir suç filminden, sürreal bir kara komediye dönüşmeye başlıyor. İlginç müzik kullanımları, video klip tarzı denemeler filme özgünlük katsa da, Coen kardeşler evreninde dolaştığımız hissinden çok fazla kurtulamıyoruz. Cappello’nun şirket kültürünü eleştirmek konusundaki gayreti yine de filmin en ilginç yanı. Maconel öldürmeye hazırlandığı insanların gözünde kahramanlaşıyor, olayda yaralanan güzel iş arkadaşıyla ilişkiye giriyor ve şirketin en üstünde kendisine 'fikir bulan' olarak yer buluyor. Patronlar ona tüm gün fikir düşünmesi için büyük bir maaş ödemeye hazır. Ne de olsa, o bir kahraman ve şirketler medyatik kahramanları seviyor.

    Seksenlerin Hollywood filmlerini anımsatan bu Amerikan Rüyası senaryosu ise zamanla tepetaklak olmaya başlıyor. Maconel, aslında ne şirket ne de felçli sevgilisi için hiçbir anlam ifade etmediğini; daha sosyal, daha verimli bir insana dönüşmesinin de bir anlamı olmadığını kavramaya başlıyor. Kısaca öteki tarafa, normal insanların yanına geçmek o kadar da kolay değil. Ve bu da rüyanın sona erdiği anlamına geliyor ki, Slater’ın canlandırdığı karakter böylece en başa, eline silahı aldığı noktaya geri dönüyor.

    Sıradan Bir Gündü, Hollywood yönetmenlerinin boş zamanlarında çektiği bağımsız sinema etkisindeki küçük filmlerin sonuncusu. Bu nedenle olsa gerek, Şiddetin Tarihi, Donnie Darko ve Dövüş Kulübü gibi filmlere irili ufaklı göndermeler var. Fakat saydığımız filmlerin karanlık, depresif ve nihilist tavrından çok uzak alaycı bir yaklaşımı da var. Bu nedenle belki de ofis hayatının rutin gerçekliği içinde sürreal bir nokta yakalayan popüler kültür ürünlerinin yanında anılmayı hak ediyor. Sıradan Bir Gündü’de güç ve arzunun öne çıktığı şirket ortamında, arzu ve güç odakları bir tarafı temsil ederken, kaybedecek bir şeyleri olmayanlara sadece fantezi seçeneği kalıyor. Bu fanteziler, ofisin seksi kadınıyla yatmaktan başlıyor, ofisin kıdemlilerini yok etmeye kadar uzanabiliyor. Hayaller gerçek olduğundaysa, huzursuz ruhlar için sancı bitmiyor. Yani bir taraftan diğerine geçmek o kadar kolay değil.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top