G-Force
Yazar: Oktay Ege KozakG-Force hakkında filmin detaylarını derinlemesine inceleyen, analitik ve "sinekritik" bir eleştiri yazmak, yedi yaşın üzerinde her hangi bir seyircinin filmi izlemek için heyecanla salonları doldurması kadar gereksiz ve zaman kaybı bir etkinlik. G-Force, ihtişamlı Hollywood aksiyon prodüktörü Jerry Bruckheimer'ın (Kaya, Armageddon, Büyük Hazine) yeni fabrika usülü prodüksiyonu.
Prodüktörlüğünü yaptığı Karayip Korsanları üçlemesinden sonra Bruckheimer, çocuk sineması pazarının ne kadar kazançlı olabileceğini anlamış demek ki, korsanlardan sonra şimdi, Hollywood çocuk sinemasının bir diğer baştacı, bilgisayar efektleriyle yaratılmış konuşan şirin hayvanlar türünü deniyor.
Daha önce bahsettiğim gibi film baştan sona bir fabrika ürünü. Tek karesi bile ilginç, yeni veya orjinal değil. Benzeri diğer filmlerde görmediğimiz tek bir sahne bile yok. Hadi diyelim ki uğursuz mikroçipler yüzünden yaşama geçip şirin kobay farelerimize saldıran bir kahve makinasi etrafında dönen minik aksiyon sahnesi birazcık da olsun yaratıcı. Fakat yaratıcılık her zaman kalite ile el ele gitmiyor ne yazık ki. Neden mi? Sahnenin yaşama geçen ölümcül bir kahve makinası etrafında döndüğünden bahsetmiş miydim?
Filmin senaryosu yazarların Macbook'larında bulunan bir senaryo programında "iki klişe Hollywood türünü eforsuzca bir araya getir" düğmesine basması sonucu yazılmış sanki. G-Force'un yazarları Wibberleyler adı altında geçiyor. Ne zaman bir senaryo yazarı ekibinin takma ismi senaryo yazarlığından çok bir fast food restoranını hatırlatıyorsa, fazla kalite beklemeyin. Aynı kural yönetmenler için de geçerli. Örnek: McG.
G-Force, FBI'ın çok gizli operasyonu, James Bondculuk oynayan özel eğitimli kobay farelerin adı. Tabi ki fareler ve diğer kemirgenler, böcekler vesaire baştan sona bilgisayar animasyonu ile yaratılmış. Film, farelerin nasıl konuşup insanları nasıl anladığını basit bir minyatür komünikasyon cihazı ile açıklıyor. Fakat işini fazla ciddiye alan ajandan, zıpır kural tanımaz komedi karakterden, seksi latin fare'ye (!) "klişe aksiyon karakteri fabrikası"ndan çıkma kobay farelerimizin, siyah ve latin kültürlerin en utanç verici etnik stereotiplerini nasıl olup da öğrendiklerini açıklamıyor.
Yapımcılar bitmek bilmez Bond/Transformers kırması bayat aksiyon sahnelerinin arasına üç ana fare arasında geçen bir aşk üçgeni kurmayı da unutmamış. Bu noktada seyirciye bir sorum olacak: Aranızda hanginiz bu farelerin seks yaşamlarını gerçekten merak ediyor? Eğer eden varsa o size kalmış. Yorum yapmak bana düşmez. Fakat yalvarıyorum, lütfen sinemada fare seksini savunmak amacıyla benimle bağlantıya geçmeyin.
G-Force, daha önce bin bir benzer filmde gördüğümüz, kelimesi kelimesine aynı esprileri yaptıktan sonra saatte 200 kilometre giden bir plastik topun içinde gaz çıkaran zıpır bilgisayar animasyonu farelerini sunuyor bizlere. Belki iki saatliğine yedi yaşında küçüklerin dikkatini çekebilir. "Ne şikayet ediyorsun? Çocuk filmi sonuçta, fazla kalite bekleme" diyenlere ise üç cevabım var: Pixar, Pixar ve Pixar.