Yasak Bölge
Yazar: Ayşegül Kesirli90'lı yılların ortalarında Alfonso Cuarón, Alejandro González Iñárritu ve Guillermo del Toro gibi yönetmenlerin olağanüstü çalışmalarıyla hareketlenen yeni dönem Meksika Sineması, Uruguay doğumlu Rodrigo Plá'nın ilk uzun metraj filmi "Yasak Bölge" ile gücünü bir kez daha ortaya koymakta. Yönetmenin Mexico City üzerinde kurulu 'La Zona' isimli hayali bir bölgede yaşanan dehşet verici olayları başarıyla dile getirdiği film, gözlerimizi Meksika Sinemasından ayırmamamız gerektiğinin en güzel kanıtı. "Yasak Bölge," tıpkı Gael García Bernal'ın ilk yönetmenlik denemesi "Uçurum"da olduğu gibi Meksika'nın uzun zamandır mücadele ettiği bir soruna değiniyor; zenginlerin aşırı zengin, yoksullarınsa aşırı yoksul olmasından doğan sınıfsal uçurumu ortaya koyarken, Meksika toplumunun kapitalist ekonominin yarattığı bu uçurumla mücadelesini gözler önüne seriyor.
Rodrigo Plá'nın zıtlıkları ön plana çıkaran ustaca anlatımıyla sıkı bir kapitalist toplum eleştirisine dönüşen bu mücadelenin en güzel yanı ise sadece Meksika'nın iç meselelerini irdelemiyor oluşu. Yönetmenin aynı mekanı kullanarak yarattığı farklı anlamlarla evrensel bir boyut kazanan "Yasak Bölge"nin Amerikan yaşam tarzının Meksika toplumu üzerindeki etkilerini görünür kılmak gibi önemli de bir misyonu var.
Francisco Vargas yönetmenliğindeki "Keman" filminin kritik yazısında da belirttiğim gibi Meksika, gerek Hollywood yapımlarında gerekse Meksikalı popüler yönetmenlerin son dönem filmlerinde hep bir sınır ülkesi olarak temsil edilmekte. Bu nedenle de Meksika filmlerinde konu sınırdan açıldığı anda anlatılanları komşusu Amerika'yla bağdaştırmamak neredeyse imkansız bir hal alıyor.
Nitekim yönetmen Rodrigo Plá'nın "Yasak Bölge"de zenginlerle yoksullar arasındaki keskin kutuplaşmayı somutlaştırmak için kullandığı sınır da, iki ülke arasındaki sınır çizgisini akla getiriyor ve ister istemez zenginlerle yoksullar arasında yaşanan mücadelede zengin kesimin bulunduğu mekanın Amerika'yı, yoksul kesimin varlığını sürdürdüğü karanlık sokaklarınsa Meksika'yı temsil ettiğini düşündürtüyor.
Böylelikle, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri gibi varlıklı Kuzey Amerika ülkelerinde görmeye alışık olduğumuz steril banliyö alanlarını andıran 'La Zona' filmin çok boyutlu anlatımını besleyen alegorik bir mekana dönüşüyor. Meksikalı varlıklı ailelerin kendi kültürlerinden, kendi insanlarından kopup, Amerikan yaşam tarzını benimseyişlerini eleştiren bu mekan, aynı zamanda Amerikalıların Meksikalı göçmenlere olan acımasız tavrını tüm vahşiliğiyle gözler önüne sermek için kullanılıyor.
Son derece uygar, güvenilir ve varlıklı bir toplumun habercisi olan 'La Zona' kapitalizmin insanın vahşi güdülerini evcilleştirmek yerine daha da vahşileştirdiğini göstermek için de oldukça etkili bir araç olduğunu hissettiriyor. Bu şekilde David Lynch'in "Mavi Kadife" filminde sunduğuna benzer tekinsizlikte bir banliyö mekanı olduğunu belli eden 'La Zona', küçücük bir mekanı kullanarak böylesine önemli cümleler kurabilen Rodrigo Plá'nın yeteneğini de ispatlıyor.
Bununla birlikte her söylediği cümleyi yerinde, zamanında ve izleyenlerin gözüne sokmadan iletmeyi başaran "Yasak Bölge," ortaya koyduğu anlam zenginliği içerisinde sürükleyiciliğinden de ödün vermeyen bir film. Geçtiğimiz haftalarda vizyona giren "Tehlikeli Oyun"un içinde barındırdığı gerçeklikle oyun arasında gidip gelen, tüyler ürpertici gidişata benzer bir ritim tutturan filmin her saniye izleyenlerin merakını ve heyecanını ayakta tutmayı başardığı da ortada.
Diğer yandan, anlattığı hikayenin oyunvari karakterine yenilmeyen "Yasak Bölge"nin ifade biçimini eleştirdiği konuların ciddiyetine yakışacak biçimde sert tuttuğunu da söyleyebiliriz. Toplumun farklı kesimleri arasında yaşanan sınıfsal uçurumun bireyler üzerinde yarattığı psikolojik ve fiziksel şiddetten haberdar olan Rodrigo Plá, aynı ruh halini filmine yansıtmak için büyük çaba harcamakta ve bu amacında büyük oranda başarılı olmakta.
Ancak kimi sahnelerde yönetmenin izleyicileri fazla tedirgin etmeme kaygısına düşerek ekrana yansıyan şiddetin dozunu bilinçli olarak düşürdüğünü hissetmek de mümkün. Gerçi "Yasak Bölge," bugünkü haliyle de son derece çarpıcı ve etkileyici bir film. Fakat kimi sahnelerde varlığını belli eden bahsettiğimiz oto sansür hissi yerini daha şiddet içerikli ve daha şok edici görüntülere bırakmış olsaydı filmin seyredenler üzerindeki etkisi çok daha sarsıcı olabilirmiş diye düşünmemek de elde değil.
Anlayacağınız Rodrigo Plá, ilk yönetmenlik denemesinde hem evrensel, hem de yerel eleştirilerle süslediği son derece sürükleyici ve etkileyici bir filme imza atmakta. Yönetmenin sınıflar arasındaki kutuplaşmayı, Amerikan yaşam tarzının Meksika'nın varlıklı aileleri üzerindeki etkisini ve uygarlık kavramının aslında boş bir illüzyon olduğunu vurgulayan alt metinlerine önem vermeseniz bile "Yasak Bölge"nın ortaya koyduğu heyecan fırtınasından memnun kalmamanız imkansız gibi.