Yedi Yaşam
Yazar: Oktay Ege KozakYedi Yaşam, 2006 yapımı Umudunu Kaybetme'nin yönetmeni Gabriele Muccıno'yu yıldızı Will Smith ile bir kez daha bir araya getiriyor. 2001 yapımı Son Öpücük ile dikkat çeken İtalyan Muccino'nun ilk Hollywood denemesi olan Umudunu Kaybetme, oğlunu evsizlikten kurtarmaya çabalayan baba rolünde Will Smith'in düzeyli olduğu kadar duygusal performansı ve İtalyan yeni gerçekçi sinemasına saygı duruşunda bulunan, mütevazi anlatımıyla yılının en başarılı dramalarından biriydi.
Yedi Yaşam da Umudunu Kaybetme gibi insanların en ümitsiz zamanlarında yaşama ve yaşam mücadelesine nasıl sıkı sıkıya sarıldıklarını inceleyen, duygu yüklü, güçlü performanslardan oluşan bir drama. Fakat itiraf etmeliyim ki Yedi Yaşam her ne kadar teknik bakımdan bütün adımlarını doğru atan bir film olsa da, Umudunu Kaybetme ile kurduğum kişisel bağı oluşturamadığı kesin.
Aslında bu sorun genelde ciddi bir problem sayılmaz. Sonuçta coğu film hakkında kişisel bir yakınlık hissetmeyip o filmin teknik başarısını yüzeyden takdir etmek de mümkün. Fakat birincil amacının her sahnesine yoğun bir duygusallık aşılamak, her trajik repliğiyle seyircinin karakterleriyle içten bir duygusal bağ kurmasını becermek olan bir film, bu amaçta başarısız oluyorsa yüzeyden baktığımız teknik kabiliyeti de bir kenara atıyor.
Hikaye gizli ve acı bir geçmişe sahip gizemli vergi memuru ("Gizemli vergi memuru" kadar yerinde bir tezat düşünemiyorum) Ben Thomas'ın (Will Smith) çeşitli ciddi sağlık problemlerinden yakınan iyi ruhlu insanlara yardım etmesi etrafında kurulu. Fakat kendisi için her hangi bir beklenti olmadan fedakarlıkta bulunduğu yabancılardan biri olan Emily ile romantik bir ilişki kurmaya başlaması, Ben'in karanlık ve anlamsız kişisel hayatına yeni bir bakış açısıyla yaklaşmasını zorunlu kılar.
Yedi Yaşam'ın Umudunu Kaybetme'den farkı dramatik konusunun yazarlık ve oyunculuğu melodram sınırlarına itmesinde. Her ne kadar evsizlik gibi ciddi bir problemi incelemesine rağmen Umudunu Yitirme, baba ve oğul arasındaki tatlı ilişkiye odaklanarak karakterlerini trajik figürler yerine gerçek hayatta kolayca görebileceğimiz kişiliklere dönüştürüyordu. Yedi Yaşam'da ise tam tersi durum söz konusu. Ben Thomas başta olmak üzere her karakter Şekspiryen düzeyde trajik figürler olarak gösteriliyor. Filmin neredeyse bütün replikleri karakterlerin içlerinde gizlenen acı verici hislerin güçlükle bastırılmaya çalışıldığı oyunculuklarla kurulu. Bu yaklaşım normalde sorun olmazdı, fakat her sahneye hakim olunca bir süre sonra yorucu oluyor.
Film hakkında verdiğim özette fazla detaya kaçmadığımı fark etmişsinizdir. Çünkü Yedi Yaşam'ın yapımcıları, filmin pazarlama stratejisinden başlayarak, hikayenin en küçük sırlarını bile filmin sonuna kadar seyirciden saklamaya uğraşıyor. Çoğu doğaüstü gerilim filminden bekleyeceğimiz Altıncı His tarzı gizli sürpriz son yaklaşımı (Merak etmeyin, Will Smith filmin sonunda hayalet çıkmıyor), Yedi Yaşam gibi bir drama için yanlış bir seçim.
Öncelikle daha ilk on dakikada Ben'in yabancılara yardım etmesinin arkasındaki sebebi ve filmin finalini tahmin etmek hiç de zor değil. Ayrıca senaryo her adımda Ben'in geçmişini ve gizli planlarını gizlemek için elinden geleni yaptığı için filmin dramatik akışı bozuluyor ve durmadan uzun zaman önce tahmin ettiğimiz finalin geleceğini hatırlamak zorunda kalıyoruz. Ben ve en iyi arkadaşı Dan'in tartıştığı sahneler başta olmak üzere karakterler sanki seyircinin kendilerini izlediğini fark ediyormuşcasına durmadan "Bunu yapacağına inanamıyorum", "Ne yapacağını biliyorsun" gibi belirsiz açıklamalarda bulunuyor.
Ben ve Emily'nin masum aşk ilişkisi özellikle Rosario Dawson'un performansından güç alan, filmin en etkileyici ve başarılı yönü. Fakat bu aşk hikayesi de yapımcıların her adımda filmin gizemini ayakta tutmak için akla karayı seçmesi yüzünden bir türlü somutlaşamıyor. Bütün bu problemlerin üzerine bir de filmin trajik olması gereken finali gereksiz ve neredeyse absürd bir öğe ile darmadağın oluyor. Prodüktörlerden birinin şu diyaloğunu kafamda canlandırabiliyorum: "Şu sahneyi ne ilginç kılar biliyormusun? Denizanaları!" Bazen fazla düşünmek zararlı olabiliyor.