Bir Alışverişkoliğin İtirafları
Yazar: Funda SularözAslında pek çoğumuz kapitalizmin elindeyiz, çünkü onun rengi parlak. İster bir mücevhere benzetin, ister bir lolipopun ambalajına; kapitalizm ışıltılı. Ve senin kulağına fısıldadığı cümlesi üret üret üret, harca harca harca, tüket tüket tüüüüükkkkeeetttttt! Ama kabul edin heyecanlı bir tarafı da var!
"Bir Alışverişkoliğin İtirafları" bu renkli dünyaya yine rengarenk bir ışık çeviriyor. İnsan zaaflarından biri olan kredi kartıyla yapılan alışveriş üzerinden bir aşk hikayesi, bir dostluk ve başarı öyküsü de filmin genel ekseni. Ana karakterimiz Rebecca Bloomwood vitrin gördüğünde kendinden geçen, indirim yazısını gördüğünde gözü kararan ve ihtiyacı olmasa da durmadan alışveriş yapan bir "alışveriş bağımlısı". Rebecca işinde ise, tutumlu olma öğütleri veren bir köşe yazarı.
En çok satanlar serisi oluşturan, Sophie Kinsella'nın uluslararası bir fenomen olan kitapları "Confessions of a Shopaholic" and "Shopaholic Takes Manhattan" ın karmasından uyarlanan film, New York ve biraz da Miami manzaralı eğlenceli bir hikaye. Zaten yapımcısının da belirttiği gibi filmin amacı bu. Tüketim çılgınlığına eleştirel yaklaşım da filmin mesajını tanımlıyor. Fakat filmin sonunda hissedeceklerinizle filmin sadece eğlenme amacı taşıdığını anlayacaksınız.
Hollywood'un senaryo konusundaki başarısı bu film için de geçerli. O yüzden akıp gidiyor. Ama vitrin mankenlerinin canlanması ve filmin mesajı açısından en yakın arkadaşıyla geldiği nokta dışında etkileyici bir tarafı yok. Bilindik Amerikan klişelerinin ötesinde bir filmle karşılaşmadım. Ama sevimli ana karaktere ruh üfleyen Isla Fisher başta olmak üzere oyuncuların performansları yaklaşık 1.5 saat süren filmi daha da eğlenceli kılıyor. Özellikle kızlar size sesleniyorum, çalışkan editörü canlandıran Hugh Dancy her filmde izlenir!
Aslında filme adını veren kitabın şehri Londra, fakat filmin seti Manhattan'da kurulmuş. Bu da yaşamın durmadığı New York'u filmin malzemesi yaparak filmi sıcak hale getiriyor. Ama maalesef kostümleri bu filmin konusu itibariyle başarılı bulmadım. Aslında filmin kostüm tasarımcısı Patricia Field, bir diğer fenomenler olan Şeytan Marka Giyer ve Sex And The City için de çalışmış. Fakat ordaki büyüleyici kostüm kullanımıyla karşılaştırdığımda bu film bu açıdan vasat kalıyor. Kostümlere baktığım zaman Rebecca'nın yaptığı borçlar için üzüldüm, değmemiş gibi...
Sonuç itibariyle, özellikle kızlar için yaratılmış olan bu film, hafta sonunda ya da bir iş çıkışında arkadaşlarla kafa boşaltmak için birebir. Film esnasında, hoş vakit geçirirken kredi kartı borçlarınızı da o an çok umursayacağınızı sanmıyorum. Ama tutumlu olup nasıl alışveriş yapılacağına dair bir köşe yazarı olan karakterin maceraları sizi hoş kokulu mağazalara bilinçsiz bir şekilde yönlendireceğine eminim. Ben şahsen filmden sonra bir mağazaya girme gafletinde bulundum ve o gün 3 gece kıyafetim, bir ceketim, bir eşarbım ve nerede giyeceğimi bilmediğim mavi bir taytım oldu. Ama kendime hayır diyemedim, hepsinde müthiş indirim vardı :)