İlgi çekici dizilerle ismini öne çıkaran Özer Kızıltan’ın ilk sinema filmi 'Takva'Film, oldukça farklı ve aslında işlenmesi gereken bir konu üzerinden gidiyor. Kendi halinde yalnız diyebileceğimiz bir hayatı olan ve dindar biri olan Muharrem’in öyküsünü anlatıyor, film.Muharrem, çevresi tarafından son derece güven kazanmış, dünyevi ihtiyaçları bulunmayan biridir. Yaşantısı da tek düzedir. Bu tek düzelik, devamlı gittiği dergahın şeyhinin ona dergahta iş vermesi üzerine değişir. Bu iş, dergaha ait ev ve işyerlerinin kiralarını toplamak ve onları düzenlemektir. Bu işi Muharrem’in kabul etmesiyle eline bir sürü, dünyevi eşyalar geçer. Muharrem, her geçen gün kendini kaybetmeye başlar. En sonunda harama elini uzatır... Bu haram sonrasında büyük ikilemde kalır. Aslında film de Muharrem gibi izleyiciyi ikilemde bırakıyor, beğenmek ya da beğenmemek arasında. Daha sonra bu günahtan sonra tövbe eder, daha sonra dükkana haram para elde etmesini sağlayan Erol bu sefer arkadaşlarıyla gelir. 'Çuval önemli değil önemli olan senle tanışmak' der. Bu kafa karıştırır ama; burada Muharrem’e tekrar haram para elde etmesini sağlamak amacıyla geldiklerini belirtir. Film aslında tamamen insan psikolojisi üzerine kurulmuş. İç dünya ile dış dünya arasında yalnız kalmış olan Muharrem, önce küçük günahlarla başlar günah işlemeye daha sonra ise harama kadar gider. Verilen çok ince mesajlar mevcut filmde, seks sahnesi gibi. İnanç ve ticaret kavramlarımı gibi birçok konuyu da arka planda eleştiriyor.'Biliyorum kafan karışık şimdi. Hadi topla kendini, hadi biliyorum. Aklını oynatacak gibisin. Günahın çirkin olmayan tek yanı, ona edilen tövbedir. Tövbe mi? Tövbe et. Beni de yabana atma. cevapsız soruları kendine sormaktan vazgeç. Bırak, koyuver gitsin. Başta, sonu bilmek yeter sandım. sonda ne var? Ölüm. ölümden sonra? İşte bunu bilince tamam sandım. Yaratanın korkusu, -onun korkusu- beni düzene sokar sandım. Ben sadece iyi bir insan olmak istedim. sadece iyi bir insan... O, her zaman ve her yerde var. Yaradan, her zaman ve her yerde var; onun dediklerini yaparsan. Onun istemediklerini yapmazsan, hem bu dünyada iyi bir insan olursun, hem de öbür dünyada rahat edersin ama olmadı, olmuyor. Şeytan her zaman var. Belki de şeytan dediğimiz, bizzat kendimiz.' Film, bu denli farklı bir konuya sahip ama film kimin yanında olduğunu pek göstermiyor. Ne dergahı kötülüyor ya da diğerlerini... Filme genel olarak objektif bir hava hakim. Bu bakıma yönetmenin etkisini filmde pek göremiyoruz. Genel olarak Muharrem’in iç dünyasına dalıveriyoruz. Özer Kızıltan ve ekibi bu film için büyük hazırlıklardan geçmişler. Özellikle olumsuz eleştiri almamak ve yanlı olmamak için, gerçek dergahları gözlemleyen ekip, o zikir sahneleri de gerçekte olmayan şekliyle çekilmiş. Ama bu pek göze batmıyor. Filmdeki oyunculuklar çok başarılı. Erkan Can harika bir oyunculuk sergiliyor. Filmi zaten götüren de o oluyor. Bir de bu oyunculuğun yanında sahnelerle uyumlu çarpıcı müzikler eklenince film akıp gidiyor. Yönetmenin arka planda bulunduğu bir film olan 'Takva'da bunlar olmasa başarısız bir film olurmuş. Ayrıca şeyh rolünü üstlenen Meral Ülgen de çok başarılı. Rolüne çok yakışmış. Filmin takdir edilmesi gereken bir diğer özelliği de sanat yönetimi. Renk kullanımı ve kamera açıları mükemmel. Göze de hitap eden bir film aynı zamanda.'Çok alametler belirdi vakit tamamdırHaram helal oldu, helal haramdırKendi kendimize yarışmaktayız gülümYa ölü yıldızlara götüreceğiz hayatıYa da dünyamıza inecek ölüm...'Aslında filmin sorunlu olan kısmı, senaryosu. Muharrem’in yaşadığı ruhsal çöküntü çok çabuk gelişiyor ve bu tam olarak açıklanmıyor. Bu kötü bir özellik mi, aslında tartışılır. Birçok örneği görülmüş bir kullanım aslında. Ama filmin finali de zayıf ve çabuk olunca bu kötü bir özellik teşkil ediyor. Filmin ve Muharrem’in çıkış noktası tam olarak belirlenmemiş ve sanki havada kalmış. Kısacası Takva, yüzeysel anlatımı olsa da verdiği mesajlar, oyunculuklar ve sanat yönetimi açısından yılın başarılı filmlerinden.