Doktor Strange akşam bir davete giderken kaza geçirir. Kazada onun için önemli olan, mesleğinde başarılı olmasını sağlayan ellerinde büyük bir kaşar oluşur. Ellerini eski sağlığına kavuşturmak için yapılan bütün çalışmalar başarısız olur.
Elleri için egzersiz yaparken yanındaki hastane görevlisi iyileşmesi imkansız olan felçli bir hastanın iyileştiğini söyler. Doktor böyle bir şeyin tıpta imkansız olduğunu bildiği için inanmaz. Bunun üzerine görevli doktorun evine felçli hastanın dosyasını gönderir. Strange dosyayı inceledikten sonra felçli hastanın yanına gider ve büyücü Ancient One tarafından iyileştirildiğini öğrenir. Elindeki son parasıyla Ancient One'ın bulunduğu Kamar- taj'a gider. Ancient One'ı bulur. Görüşmek için kapıdan içeri girmeden önce bildiği her şeyin unutulması istenir. Doktor kibirli, bencil, alaycı bir karaktere sahip olduğu için söylenilen sözü ciddiye almaz.
Ancient One'a iyileşmesi imkansız olan bu hastayı nasıl düzelttiğini sorar.
Ancient One "Düzeltmedim. Yürüyemiyordu, ben de onu yürüyebileceğine inandırdım." der.
Doktor Strange "Yani psikosomatik bir durum muydu?"
Ancient One "Hasarlı bir siniri kaynaştırdığınızda onu iyileştiren siz misiniz yoksa vücudunuz mu?"
Strange "Hücreler."
Ancient One "Ve hücreler yalnızca belli bir şekilde birleşmeye programlanmıştır. Peki size bedeniniz kendini her şekilde birleştirmeye inandırabilir desem?"
Strange "Hücrelerin kendini yenilemesinden bahsediyorsunuz. Bu, tıpta henüz örneği olmayan bir teknoloji. Bu yüzden mi tıp lisansınız olmadan burada çalışıyorsunuz? Tedaviniz ne kadar deneysel?"
(Doktor tedavisinin ne kadar deneysel olduğunu sordu. Çünkü o bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini, bilimsel bilginin sağlam bilgi olduğu görüşüne inanıyor. İnandığı görüşler onun pozitivist ve empirist bir insan olduğunu gösteriyor.)
Strange "Sinir hücrelerini programlayarak kendilerini tamir ettirmenin bir yolunu mu buldunuz?"
Ancient One "Hayır, Bay Strange. Bedeni iyileştirmek için ruhu nasıl yönlendirebileceğimi biliyorum."
(Ancient One ruh kavramına inanıyor, özdensel yapının karşısında bir de ruhsal yapı olduğunu kabul ediyor. Bilginin doğruluğunun duyum ve deneyimde değil, düşüncede ve zihinde temellendirilebileceğine inanıyor. Ancient One'ın inandığı görüşler ise onu akılcı ve düalist bir insan yapıyor.)
Strange "Ruhu yönlendirip bedeni iyileştirmek. Bunu nasıl yapacağız?"
Ancient One doktora bir şema gösteriyor. Şemanın içinde MR röntgeni duruyor. Doktor gördükleriyle dalga geçip Ancient One'ı küçümsüyor.
Strange "Kalkmış bana inançla iyileşmeyi anlatıyorsun."
Ancient One "Dünya'ya anahtar deliğinden bakan bir adamsın. Ömrün boyunca daha görmek ve bilmek içine o anahtar deliğini genişletmeye çalıştın. Şimdi onu hayalinin ötesinde genişletebileceğini öğrenmene rağmen bu ihtimali reddediyorsun."
Strange " Reddediyorum çünkü çakralara, enerjiyle veya inancın gücüyle ilgili peri masallarına inanmam. Ruh diye bir şey yok! Biz sırf maddeden oluşuyoruz. Başka bir şey yok. Biz sıradan bir evrenin içindeki küçücük, geçici bir noktayız."
(Strange her şeyin maddeden oluştuğuna, ruh diye bir şeyin olmadığına inanıyor. Bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a priori olan hiçbir metafiziksel kavramı kabul etmiyor. Ona göre her şey maddeden gelip madde olarak devam ediyor. Bu yüzden evrenin içindeki küçük, geçici bir nokta olduğumuzu düşünüyor. Bu düşüncesiyle materyalist bir insan olduğu anlaşılıyor.)
Strange'in bu sözleri üzerine Ancient One onun astral formunu fiziksel formundan çıkarıyor. Yani ruhun bedenden ayrı bulunduğu bir yere çıkıyor.
Strange "Bana bunları neden yapıyorsun?"
Ancient One "Bilmediğin ne çok şey olduğunu göstermek için."
Aç gözünü diyor ve onu düşünce yoluyla inandığı maddenin içinden alıp bilmediklerini gösterip şu soruları soruyor:
"Dünyanın nasıl işlediğini bildiğini mi sanıyorsun?"
"Bu maddesel evrenden başka bir şey yok mu sanıyorsun?"
"Gerçek nedir?"
(Gerçek nedir sorusuyla gerçekliğe kuşkuyla yaklaşıyor. Gerçekliğin temellerini, etkilerini ve kesinliğini irdeliyor. Bu kuşkucu yönüyle septik bir insan olduğunu anlıyoruz.)
"Duyularımızın ötesinde nasıl gizemler saklı?"
(Duyularımızla maddeyi algılarız. Ancient One'a göre duyularımızla algıladıklarımız bildiğimiz şeylerdir. Ama duyularımızın dışında yani madde dışı olan tinsel güçlerin evrendeki tüm süreçleri ya da olup bitenleri belirlediğini savunuyor. Düşünceden bağımsız bir varlığın ya da maddi bir gerçekliğin bulunmadığını savunuyor. Yani duyularımızla bildiğimiz maddi şeyler, kusursuz ideanın kusurlu kopyalarıdır diyen idealizmin savunucusudur diyebiliriz.)
"Varoluşun kökeninde zihin ve madde bir arada bulunur."
"Düşünceler gerçekliğe şekil verir."
(Ancient One bu sözüyle var olan her şeyi düşünceye bağlayıp ondan türeten; düşünce dışında nesnel bir gerçekliğin var olmadığını anlatmıştır. Burada da idealist bir düşünce sistemi vardır.)
"Bu evren sonsuz sayıdaki evrenlerden yalnızca biri."
"Bu geniş, çoklu evrenin içinde siz kimsiniz, Bay Strange?"
Düzce Arsal Anadolu Lisesi
Felsefe proje ödevi