Eğlenceli bir Burton/Depp birlikteliği...
Yazar: Oktay Ege KozakTarafımdan izlenmemiş, 1960'ların aynı isimli kült korku-pembe dizisinden (korku pembe dizisi nasıl oluyor demeyin, oluyormuş demek ki...) uyarlanan Karanlık Gölgeler (Dark Shadows), bir sürü diziden filme uyarlamanın yaptığı gibi (ör.21 Jump Street ) film versiyonunu olabildiğince komediye kaydırıyor.
Filmin en başarılı espritüel kozu, vampir Barnabas Collins'in (muazzam ciddi bir performansla hikayenin komedisini yaratan Johnny Depp) 200 yıl tabutta kapalı kaldıktan sonra kendini 1972 yılında bulup zamanın kültürüne ve teknolojisine alışması etrafında oluşuyor. Televizyonun arkasında cüce cadıların saklandığından şüphelenmesi ve Alice Cooper'ı illa da hayatında gördüğü en çirkin kadın olarak nitelendirmesi gibi espriler, Dark Shadows'un en hoş anlarını yaratıyor.
Kıskanç cadı Angelique (buluğ çağı erkek seyircinin rüyalarını süsleyecek Eva Green), Barnabas tarafından reddedilince (hangi geri zekalı Eva Green'i reddeder o ayrı bir tartışma konusu...) Barnabas'ı bir vampire dönüştürür ve en eski canavar filmlerinden bile bildiğimiz, elinde ateş ve saman tırmığı ile galeyana gelen kasaba sakinleri tarafından canlı canlı gömülür. 200 yıl sonra karanlık hapsinden kurtulan Barnabas'ın amacı, finansal ve ruhsal bakımdan dağılmış ailesini tekrar güçlendirmek ve halen hayatta olan Angelique'in gazabından kaçmaktır.
Filmin en akılda kalan sahneleri Barnabus ve Angelique'in 200 yıllık evli bir çift gibi didişmeleri etrafında oluşuyor. Bu sekanslarda Johnny Depp ve Eva Green'in gayet doğal bir kimya oluşturduğu ortada. Ayrıca özel efektlerin de yardımıyla son zamanlarda gördüğüm en yaratıcı sevişme (ve dağıtma) sahnesini de ortaya koyuyorlar. Tim Burton, belki de Depp ve Green'in performanslarından fazla haz almış olarak, ne yazık ki hikayenin kalbini oluşturması beklenen, Barnabas ve Barnabas'a Angelique tarafından öldürülmüş aşkını hatırlatan öğretmen Victoria (Bella Heathcote) arasındaki aşk alt-hikayesinin adam akıllı oluşması işin yeterince zaman vermemiş.
Dark Shadows, ümit veren ilk iki perdesinden sonra ne yazıkki blockbuster efekt filmlerinin düştüğü tuzağa düşerek aksiyon ve özel efekt dolu bir ateş ve sihir gösterisine dönüşüyor. Bu denli iğneleyici ve orijinal bir yaratımdan daha fazlasını beklerken bu kadar yavan bir son, biraz hayal kırıklığı uyandırmıyor değil. Ayrıca ailenin asi genç kızı Carolyn (Chloë Moretz) hakkında son anda araya sıkıştırılmış hissi veren bir sürpriz, izleyicide bayat bir tat bırakıyor.
Dark Shadows, Tim Burton'un bilindik egzantrik-gotik stilini Çılgın Marslılar (Mars Attacks!) ve Hayalet Süvari (Sleepy Hollow) gibi hınzır bir espri anlayışına sahip filmleri ile birleştiriyor. Açıkçası Sweeney Todd: Fleet Sokağının Şeytan Berberi (Sweeney Todd - The Demon Barber of Fleet Street)'un boğuk pesimizmi (ana kadrosunun müziksel yeteneksizliği de cabası) ve Alis Harikalar Diyarında (Alice in Wonderland)'nın seyirciyi kör eden pastel bombardımanından sonra son dönem Tim Burton/Johnny Depp ortaklıkları içinde üçüncü perdesi karesi karesine tahmin edilebilmesine rağmen en eğlenceli filmlerinden biri.
İtiraf etmeliyim ki bir klasik rock hayranı olarak da Dark Shadows'a daha geçer bir not vermiş olmam mümkün. Sonuçta başka hangi gotik korku-komedi filminde Moody Blues, Donovan ve Alice Cooper duyma şansına erişeceğiz? Ayrıca Barnabas'ın Şekspir yerine Steve Miller Band'in otçu klasiği The Joker'ın sözlerini okuması bile neredeyse bilet parasına değer.