En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Turgay Buğdacigil
Takipçi
2.094 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
24 Kasım 2020 tarihinde eklendi
Bağımsız olması gereken yargının, Adalet Bakanı John Mitchell’ın talimatlarıyla “Nixon iktidarının maşası” haline getirildiği Amerikan yargı tarihindeki “yüz karası” bir duruşma sürecinin anlatıldığı “The Trial of the Chicago 7”, senaryosunu da yazan Aaron Sorkin’in yönetmen koltuğunda oturduğu etkileyici bir biyografik drama…
Yorumumuza, yargılanan sekiz sanıktan biri olan ve “Makinalı tüfek, uyuşturucu veya küçük kızlarla değil fikirlerimizle eyalet sınırını aştığımız için burada yargılanıyoruz” diyen Abbie Hoffman’ın (Sacha Baron Cohen) finaldeki duruşmaya damgasını vuran, Abraham Lincoln’ün 1861’deki “göreve başlangıç” konuşmasından yaptığı kısa alıntıyı kaçırmayarak “iyi dinlemeniz” gerektiğini söyleyerek başlamak istiyoruz…
Zira ABD’nin kurucu babalarından Lincoln’ün oldukça anlamlı olan bu sözleri, “hukuk devleti” ve “güçler ayrımına” dayanan “demokrasinin” iktidarlarca ihlal edilmesinin kaçınılmaz sonuçlarına dair önemli ipuçlarını da içeriyor…
Gelin şimdide, 1968 – 69 yıllarında yaşanmış olan ve 3 Kasım 2020’de ABD’de yapılacak Başkanlık seçimleri öncesinde Trump’ın kucağına fünyesi çekilmiş “el bombası” gibi düşmüş olan bu filmde, duruşmanın genç savcısı Richard Schultz (Joseph Gordon-Levitt) tarafından:
Demokrat Parti Kongresini sekteye uğratmak üzere isyan çıkartmak amacıyla eyalet sınırlarını aşarak Chicago’ya gelen ve “radikal solcular” olarak tanımlanan karakterleri birer birer tanıyalım…
“Leaders of the Students for Democratic Society (SDS) / Demokratik Toplum için Öğrenci Liderleri” Tom Hayden (Eddie Redmayne) ve Rennie Davis (Alex Sharp) …
5 Kasım 1968’de yapılacak olan Başkanlık seçimlerinde, Cumhuriyetçilerin adayı Richard Nixon’a rakip olarak Demokratların, 26 – 29 Ağustos 1968 tarihleri arasında yapılacak Kongre’de Hubert Humphrey’i seçeceğini öğrenen bu ikiliden Tom’a göre:
Nixon ile Humphrey arasında, devam etmekte olan “Vietnam savaşı” ve “toplumsal adalet” konularındaki anlayış açısından hiçbir fark bulunmamaktadır…
O nedenle de otobüslere atlayarak anayasal “demokratik gösteri” ve “uyarı” haklarını kullanmak üzere Chicago’ya gideceklerdir…
Aslında durum:
• “Leaders of the Youth International Party (Yippies) / Uluslararası Gençlik Partisi Liderleri” Jerry Rubin (Jeremy Strong) ve Abbie Hoffman, • “Leader of the Mobilization to End the War in Vietnam (The Mobe) / Vietnam'daki Savaşı Bitirmek İçin Seferberlik Lideri” David Dellinger (John Carroll Lynch), • “National Chairman of the Black Panther Party / Kara Panter Partisi Ulusal Başkanı” Bobby Seale (Yahya Abdul-Mateen II)
İçinde çok farklı değildir…
Ve onlarda, Chicago’ya doğru yollara koyulmakta kararlıdırlar…
Derken, fazlasıyla “renkli geçen” ve neredeyse “altı aydan da uzun” süren duruşma aşaması gelir çatar aniden…
Burada da yukarıda adlarını saydığımız “lider konumundaki” altı sanığın yanına, hangi suça istinaden getirildiklerini bilmeyen Lee Weiner (Noah Robbins) ve John Froines’in de (Danny Flaherty) iliştirildiklerini görürüz…
Tanışacağımız diğer önemli simalar ise:
Başta, tarafsızlığını tamamen yitirerek “iktidarın sopası” haline geldiğinden artık kimsenin hiçbir şüphesinin kalmadığı mahkeme Yargıcı Julius Hoffman (Frank Langella) olmak üzere kıdemli savcı Thomas Foran’ın (J.C. MacKenzie) yanı sıra Bobby Seale dışındakilerin avukatları olan William Kunstler (Mark Rylance) ve Leonard Weinglass’dır (Ben Shenkman) …
Elbette duruşma salonunda, dinleyici olarak bulunan Kara Panter Partisinin genç önderlerinden Fred Hampton (Kelvin Harrison Jr.) ile tanık sandalyesine oturarak Chicago’da yaşanan kanlı olaylara ilişkin “şok ifşaatlar” da bulunacak olan bir önceki Adalet Bakanı Ramsey Clark’ı da (Michael Keaton) atlamamak lazım…
Hele sokak aralarındaki, fotoğrafları çekilerek “kimlik bilgilerinin” basına sızdırılmasını engellemek düşüncesi ile polislerin göğüslerindeki rozetleri sökerek, bir yerlerden tanıdık geliyor diyeceğiniz biçimde gerçekleştirdikleri “coplu” ve “biber gazlı” öylesine orantısız güç kullanımlı bir “Lincoln Park” savunması var ki, kesin pes diyeceksiniz…
Yani “To Kill a Mockingbird” (1962) den bu yana gördüğümüz en nitelikli duruşma filmlerinden biri olan “The Trial of the Chicago 7” da sadece bir “hukuk skandalına” değil aynı zamanda ciddi anlamdaki bir “devlet terörüne” de tanıklık ediyorsunuz…
İnanmadınız mı?
O halde, izleyin de görün…
Eğer 5 Kasım 2007 – 12 Şubat 2008 tarihleri arasındaki Amerikan Yazarlar Birliğinin grevi olmasaydı ve en önemlisi gerekli para da bulunabilseydi, Sorkin’in bu son derece “rafine” senaryosu, daha o günlerde Steven Spielberg tarafından sinemaya uyarlanacaktı…
Ki, biz kendisini, “A Few Good Men” (1992), “The Social Network” (2010) “Steve Jobs” (2015) ve “Molly's Game” (2017) gibi filmlerin senaryolarından da tanıyoruz zaten…
Bitirmeden, 35 milyon dolarlık bir bütçe ile sinema salonlarında gösterime sokulmak üzere kurgulanarak çekilen ve “Covid – 19” korkusuyla Netflix platformunda vizyona sokulan filmin oyuncu kadrosunun da oldukça başarılı olduğunu belirtmek istiyoruz…
Hollowood un son zamanlarda seneryo denilince akla gelen isimlerinden Aaron Sorkin in kaleminden ve kamerasından cıkmış iddialı cast a sahip ki oyunculuklar birbiri ile yarısıyor açılış sekansından finaline kadar hız kesmeden ilerleyen izlemesi keyifli bir film. Filmi beğenmeyenler için söyliceğim tek sey var yargıç Hoffman İn söylediği şekilde "reddedildi"
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.