Hesabım
    Ne @#!* Biliyoruz Ki!?
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,5
    Kötü
    Ne @#!* Biliyoruz Ki!?

    Kuantumlu Samimiyetsizlik

    Yazar: Orkan Şancı

    Kuantum fiziği üzerine yazılmış en başarılı kitaplardan biri, Nobel ödüllü Leon Lederman'ın "The God Particle/Tanrı Parçacığı" dır. Stephen Hawking'in "Zamanın Kısa Tarihi"i ile makroevren konusunda yaptığını, Lederman mikroevren konusunda, üstelik çok esprili bir dille yapar. Elindeki elmayı havaya fırlatıp muzip muzip gülümseyen bu kır saçlı adam, "evren yanıtsa soru ne" diye sorar.

    Şaşırmayın, yazımızın konusu olan Ne biliyoruz Ki adlı filmimizle yakından alakalı bu söylediklerimiz. Amanda, depresif karakter; eşi tarafından aldatılmış, işinden sıkılmış biri. Anti-depresanlarla ayakta duruyor. Konuşmuyor. Konuşamıyor olduğundan değil. Duyamıyor. Duymak istemiyor olduğundan.

    Amanda, kuantum fiziğinin doğası gereği ortaya çıkıveren enteresan sorular sayesinde hayatına dair gözlem yapma şansı buluyor. Hayatından duyduğu hoşnutsuzluğu, doğru sorularla çözmeye çalışıyor. Algıladığım gerçeklik, sadece benim gerçekliğim mi? Atomlar fikir değiştirir mi? Yaşadığım bunalımsa nedeni ne?

    Marlee Matlin, sinema tarihinde özel bir yere sahip. Zira oynadığı ilk filmle Oscar kazandı. Hatırlayın, 1986'da başka bir Tanrı'nın çocuğuydu o. Sonradan kariyeri pek de iyi gitmeyen bir çocuk. İster Oscar laneti deyin, ister yanlış tercihler. O çocuk şimdi 41 yaşında, film mi belgesel mi, yoksa öğreti mi olduğu pek belli olmayan bir yapımla karşımızda.

    "Ne Biliyoruz ki"sadece kurmaca yapı üzerinde kalsa, yanıtı olmayan bir sürü anlamsız soru sorsa, hiç bir derdimiz olmayacaktı belki de. Eğer tercihi buysa, bir filmin kötü olmaya da hakkı vardır, diyecektik. Ama bu karşımızdaki pek bir afacan, pek bir kandırıkçı, pek bir cüretkar! Kuantum fiziği gibi, uzmanlık alanı fizik olmayanlara anlatılması gerçekten zor görünen bir konuyu sinema üzerinden yapmaya kalkıyor. Üstelik sorunlu bir karaktere, kuantum dünyasının sordurduğu sorular üzerinden işkence pardon, tedavi uyguluyor. Hastasının yakasını bırakmayan başarısız bir psikiyatr gerilimi.

    Filmin adı duyulmamış yazar-yönetmen üçlüsü, işi Ramtha'ya kadar vardırıp birçok tartışmalı isim üzerinden bilimsel bir çizgi tutturmaya çalışıyor. Gayet samimi bir dille başlayan söyleşiler, bir bütünlük oluşturamadıkları gibi giderek "new age" görüşünün bir propogandasına dönüşmeye başlıyor. Film, daha neyin ne olduğunu anlatmadan asıl görüşünü sabırsızca dayatıyor. Bilimden hızla uzaklaşıp birkaç metafizik uzmanının da yanından geçip o çok sevdiği Shirley MacLaine gözlüklerine koşuyor. Sorulan soruların Amanda'nın hayatını etkileme şekli de pek yerine oturmadığından çekilecek çile kalmıyor.

    Filmin temel sorunu, bilimsel olduğu kadar felsefi açıdan da değerli bir konuyu çar çur etmesi, üstelik bunu kocaman bir gülümsemenin arkasına gizlediği samimiyetsizlikle

    yapması. Yoksa Ramtha dahil, hemen herkes aklı başında konuşuyor. Ama film, bilim ve felsefeyi birleştireyim derken, ikisini birden yapamıyor.

    Çok satan, hatta Ferrarisi'ni de satan Bilge'yi hiç sevmemişimdir. Sevmeme nedenlerim bu filmde de var. Hemen her satırında bir şeyler öğretmeye çalışan anlatıcı(lar), üstelik sizin yerinize her söylenene 'peki' diyen bir karakter. İstemem kalsın. Yanlış da olsa samimiyet güzel şey. Marlee Matlin'i bu garip filmde görmek de herşeye rağmen güzel. Ama kuantum üzerine bu deneme pek bir sıradan, üstelik çok arka sıradan..

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top