İçten Gelen
Yazar: Serdar Kökçeoğlu"Savage Ailesi"nin eleştiri yazısında, son dönemde Amerikan Bağımsız Sineması'nın iyice kan kaybettiğini yazmıştık. Önce o yazıdan kısa bir bölümü buraya alalım, sonra "bağımsız korku filmi" denilen tartışmalı alanda yürümeye başlayabiliriz:
"Amerikan Bağımsız Sineması son yıllarda Hollywood'un kahraman merakından uzaklaşırken, başka bir problemin kucağına düşüyor. Sinema izleyicisinin Hollywood'a alternatif hikayeler, kahramanlar beklediğini bildiği için, daha sıradışı ve tuhaf karakterlerle karşımıza çıkıyor. Fakat zaman zaman seçtiği bu tuhaf karakterler, Hollywood'unkilerden farklı olmayı başarsa da, sahici olmayı başaramıyor. Bir tür tuhaf (weirdo) ve takıntılı cool (geek) fetişizmi yapılıyor. Son dönemin çok övülen, absürd ve sınır tanımaz bir mizah içeren gençlik filmlerinden tam bu nedenle keyif alamadığımı belirtmem lazım..."
"Savage Ailesi" yazısının giriş cümlelerine bir ayrıntıyı daha eklemek lazım. Sadece tuhaf ve cool fetişizmi değil; aynı zamanda emo'culuk da yapılıyor. Şüphesiz evden kaçan kızların veya banka önlerinde tüm gün içen gençlerin "emo" olarak lanselendiği bir ülkede, bu kavramı bir eleştiri yazısında kullanmak çok da doğru olmasa gerek. Öte yandan kavramın bizdeki karmaşalarını bir yana bakıp, emo'nun batıdaki yükselişine göz atmak lazım. Çünkü, çekik gözlü kıyamet masalı "İçten Gelen"i bu kadar acayip yapan başka bir "moda" değil.
Adını, kökleri seksenli yıllara dayanan bir müzik türünden alan emo (emotional) kültürü bugün popüler kültürde modanın bir uzantısı olarak ele alınsa da, bir gençlik alt kültürü olarak da kabul ediliyor. Giyim kuşam anlamında bazı görsel kodlara ve markalara sahip olsa da, daha çok hayat ritmi düşük, kalıcı bir depresyonu çağrıştırıyor.
Bir yandan son derece apolitik ve duyarsız gözükmekle birlikte, hayatın yorucu ritmine katılmayı kabul etmeyen ve sürü halinde şehrin popüler buluşma noktalarını içmek ve ayılmak için kullanan gençlerin politik bir tercihte bulundukları da söylenebilir. Kısaca içten gelen bir isteksizlik ve sürekli acı hali. Gelip geçici bir moda, amaçsız gençliğin yeni kılıfı demek işin kolayı oluyor, çünkü emo çevrelerinde aşırı hassasiyetin ve acının kutsandığı oranda intihar da çekici kılınabiliyor. Şimdi artık filmimize gelebiliriz.
"İçten Gelen"in emo alt kültürü için yapılmış bir film olduğunu söyleyecek değiliz; öte yandan filmi yazan/çeken ekibin sadece korku sever gençleri değil; toplumsal yaşama ve dinsel kurallara uyum sorunu yaşayan, erken yaşta kendini yalıtmış melankolik bir gençliği de hedeflediğine şüphe yok. Din ve gündelik işlerin çok fazla ayrılmadığı, inancın önemli bir yer tuttuğu bir kasabada gençler sırayla intihar etmeye başlıyor. Bunun sorumlusu olarak emo modeli, yakışıklı, melankolik, zeki bir gencin ailesi suçlanıyor. Çocuğun ailesi alternatif dinler ve törenlere meraklı. Bu gözü yaşlı poster çocuğuna gönlünü kaptıran bir kız da intihar etmemek için (!), kişisel cinayetlerin sırrını araştırıyor.
İçten Gelen'in çekik gözlü korku filmlerini örnek alan dehşet sahneleri etkili olmaktan öyle uzak ki, bazı yerlerde gülmeden edemiyorsunuz. İntiharı korkunç ben'in zavallı ben'i öldürmesiyle simgeleştiren cinayetler oldukça zayıf çekilmiş. Film korkutmayı başaramıyor ama depresif atmosferi nedeniyle germeyi başarıyor. Bağımsız sinemanın son dönemdeki en büyük günahlarından biri, yüzeysel bir melankoyi dayatma çabası. Yerseniz etkilenebilirsiniz, yoksa ironi eksikliğinden saçlarınız dökülebilir. "İçten Gelen" bir korku filmi değil; zaten başka daha anlamlı bir şey olmayı deniyor, ama o çabasında da yenik düşüyor ve güldürüyor. Gençlerin intihar etmesi, dinsel mahalle baskısı, dışlanmak, yalnızlık. Şüphesiz önemli konular. Hepsini alıp ortaya önemsiz bir film çıkarmak da ayrı bir başarı olsa gerek. Belki emo'lar sever.