Hesabım
    Kutu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Kutu

    Kutu

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Yerli filmlerin inanılmaz bir üretimle vizyonu işgal etmesi sebebiyle gösterimi epey geciken 2 film bu hafta karşımıza çıktı. Duncan Jones’ın dışarıda çok olumlu eleştiriler alan ve bilim kurgu sinemasının dirilişi olara nitelendirilen filmi Ay-Moon ve Neo Kült 'Donnie Darko'nun yönetmeni Richard Kelly’nin 3. uzun metrajlı filmi Kutu-The Box Amerika gösteriminden 5 ay sonra nihayet vizyonda...

    Richard Kelly’nin bir önceki filmi 'The Southland Tales' eleştirmenler ve seyirci tarafından tamamen reddedilmiş bir filmdi. Kelly şimdi bunun farkında ve ortalama izleyiciyi tekrar kazanmak, gelecekteki projelerini tehlikeye atmamak adına Kutu’da daha evcil bir yönetmenlikle meraklı bir hikaye üzerinden gizem öyküsü anlatmaya soyunuyor ama üzülerek belirtmeliyim ki Kutu, asla bir Donnie Darko potansiyeline sahip değil. İlk filmleriyle meşhur olan tüm yönetmenlerin ızdırabı da budur zaten. Yaptıkları her iş o filmle kıyaslanacaktır.

    Kutu, Richard Matheson’un kısa hikayesi 'Button, Button'dan uyarlanan 1 saat, 55 dakikalık bir alacakaranlık hikayesi... 80’lerin TV fenomeni 'Twilight Zone' kuşağında aynı isimle film yapılmış. (Meraklıları Youtube ya da benzeri izleme siteleri üzerinden içinde epey bir mizah da bulunan bu bölümü izleyebilirler.) Ama bu ilginç ve 'kısa' kalması gereken öykü tüm mizahi unsurları ayıklanarak ciddileştirildiğinde ve Kubrick sinemasının ruhuna uygun düşen minimal bir anlatımla aktarıldığında, giriş bölümünden hemen sonra giderek sıkıcılaşan ve bunu aşmak için yapılmış tuhaf numaralarla da absürdleşen bir film haline geliyor.

    Filmde, bize gösterilen ve daha önce binlercesini seyrettiğimiz için pek de inandırıcı bulamadığımız 'Amerikan ailesi'nin çok eksik bir anlatımı var... Banliyöde oturan, Nasa’da çalışan, spor bir Corvette kullanan ama bir yandan paraya muhtaç, zavallı insanlara acımak, onları tercihleri için haklı görmek mümkün değil... 'Being John Malkovich'den aslında ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu bildiğimiz Cameron Diaz ve X-Men evreninin Cyclops’u James Marsden ortalamanın altında bir oyunculukla filmi götürmeye çalışıyorlar ki Kubrick filmlerinden en nefret eden seyirci bile oyunculuk kısmına gelince eleştirisini keser... Ama Kutu’nun böyle bir mecali yok... Hal böyle olunca ortaya keçiboynuzu tadında bir seyirlik çıkıyor. Açıkçası TV için yapılan işi seyretmek çok daha eğlenceli ve keyifli...

    Kutu’nun bir kusuru da, daha gizemli olmak adına bir sürü sorular sorması ve bu soruları cevaplamayı unutması! <>'Cloverfield' ya da 'Lost' deneyimlerinin internet üzerinden benzer etkileşimler sayesinde popülerleştiği ortamda Richard Kelly de 'Donnie Darko'da yaptığı gibi filmin arkasından oluşacak düşünce ve tartışma katmanı ile bu soruların cevaplanacağını ve bunun filmi daha önemli hale getireceğini düşünmüş olabilir ama yurtdışı gösterimlerinin ilgisine bakarak izleyicinin böyle bir gayreti olmadığı ortada...

    Filmin mekan seçimleri ve set tasarımları ise epey başarılı... 70’lerde geçen bir öyküyü anlatan filmde özellikle Nasa’nın çalışma sahası görülmeye değer. Aslında benim gibi fantastik ve bilim-kurgu sineması düşkünü bir bünye için gerekli tüm malzemeyi barındıran filmin, senaryo aşamasında asıl öyküye bir şey katılamayışına ve Richard Kelly’nin yanlış yönetmenlik tercihlerine bağlı olarak harcanmış bir proje olduğunu düşünüyorum. Hiç bir filmi 'vakit kaybı' olarak nitelendirmedim çünkü atom deneylerimi yarıda bırakıp film seyreden biri değilim. Buna istinaden Kutu’da çeşitlilik açısından kısırlaşan sinema ikliminde değişik bir çaba fakat bu çabayı sadece türün iflah olmaz meraklılarının hoş göreceğini düşünüyorum.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top