Hesabım
    Shotgun Stories
    Ortalama puan
    3,0
    1 Puanlama
    Shotgun Stories hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.065 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    2 Kasım 2021 tarihinde eklendi
    “Shotgun Stories”, senaryosunu da yazan Jeff Nichols’ın yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…

    Prömiyeri, 14 Şubat 2007’de Berlin Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 26 Mart 2008 tarihinde vizyona giren filmin, 7.2/10 (9.297 oy) ve 3.8/5 (4.789 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.3/10 (48 yorum) ve 76/100 (15 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan sayıları çok yüksek olmasa da, iyi bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…

    Ama biz yine de, 250 bin dolar gibi oldukça düşük bir bütçeyle çekilen ve 169 bin dolarlık bir hasılat ile de yetinmek zorunda kalan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak inceleyecek ardından da puanlamaya çalışacağız…

    Bunun için de; bütün Jeff Nichols filmlerinin değişmez oyuncularından olan Michael Shannon’un, canlandırdığı baş roldeki Son Hayes karakteri ile tek başına alıp götürdüğü filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

    Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, Amerika’nın (özellikle de tarihsel olarak da ırkçı ve gelenekçi eğilimleriyle tanınan Güney eyaletlerindeki – burada “Arkansas”) kır yaşamının da, aynen üzülerek haberlerini okuyup şaşkın bakışlarla youtube’daki görüntülerini izlediğimiz eli kanlı kimi yurdum insanı manzaralarının yaşandığı Anadolu kırsalından pek de farklı olmadığını öğrendiğimiz bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…

    Ki, zaten o yüzden de filmi, vahşi batı hikâyelerinin anlatıldığı klasik Amerikan westernlerinin modern versiyonu olarak görerek yorumlayanlar da olmuş vakti zamanında…

    Aslına bakarsanız bu türden bir yorum yanlışta sayılmaz… Baba bir anneler ayrı üvey erkek kardeşler arasındaki şiddet içeren kavgaların olduğu filmde, ölen var fakat bu nedenle tutuklanarak göz altına alınan hiç kimse yok…

    Öyle kozmopolit kent yaşamlarındaki ölümlü vakıalar da olduğu gibi burada bırakın bir CSI yani Suç Mahalli İncelemesini (bize göre "Olay Yeri İncelemesi" çok doğru bir tercüme değil) bir polis soruşturması dahi söz konusu değil… Hatta alt alta üst üste yapılan oldukça hararetli bir kavga sahnesinde polis, olaya aracından hiç inmeden aracının sirenlerini çalıştırarak müdahale ediyor… Aynen eski western filmlerinde kasaba Şeriflerinin benzeri durumlar da, “Gördüm sizi, dağılın veletler” dercesine uzaktan atlarını kişneterek “kış kış” yapmaları gibi…

    Şimdi tam da bu noktada diyebilirsiniz ki, “Basit bir hikâye ve düşük bir bütçeyle çekilen bu filmde ne buldunuz da uzun uzun anlatmaya devam ediyorsunuz?”

    Haklısınız… Jeff Nichols, gerçekten de ilk bakışta çok basit gibi görünen ancak insanların gözleri dönerek adam öldürecek derecede saldırganlaşmalarına neden olan yüreklerindeki nefret ve kinin temel kaynağının işaret edildiği son derece değişik bir hikâyeyi anlatmış… Ki, filmde bunu ilk fark eden ve gidip kendilerine bu kötülüğü yapan kişi ile yüzleşen de Michael Shannon’un canlandırdığı Son Hayes karakteri oluyor…

    Nasıl ve kiminle mi?

    Artık onu da, filmi izleyerek öğreneceksiniz…

    Bitirmeden birkaç cümle ile de olsa “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” kategorisinde iki kez Academy ve bir kez de Golden Globes ödüllerine aday olan Michael Shannon isimli zat-ı muhteremden de söz etmek istiyoruz…

    Zira nevi şahsına münhasır bir yapıya sahip olan Shannon, “Kendisinde şeytan tüyü var” biçiminde tanımlanabilecek olan sayılı oyunculardan biri…

    Muhtemelen bunu bizden çok daha önce fark eden Jeff Nichols, onu yönetmenliğini yaptığı bütün filmlerde oynatmış… Türk sinemasının unutulmaz isimlerinden Ekrem Bora’nın gençlik yıllarını anımsatan tarzda keskin ve akılda kalıcı bir yüz ifadesine sahip olan Shannon, böylelikle de Amerikan sinemasının aranılan karakter oyuncularından biri haline gelmiş…

    Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi yaptığımız açıklamalar sonrasında meraka kapılarak filmi izlemeye karar vereceklerin ağzının tadını kaçırmış olmamak adına “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

    İlk önerimize gelince:

    O hakkımızı da bu kez; “Light of My Life” (2019) filminin yorumunda yazdıklarımızın bir kısmını tekrarlamış olmak pahasına, nitelikli film izlemeyi alışkanlık haline getirmiş sinemasever dostlara, “Amerikan sinemasının Jeff Nichols, Casey Affleck, Joel Edgerton, Paul Dano, Olivia Wilde ve benzerleri gibi iyi işler yapmaya çalışan yeni nesil yönetmenlerinin filmlerini de izleme listelerinize dâhil etmeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak istiyoruz…

    Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, aradan geçen bunca zamana rağmen eğer halen izlemediyseniz “mutlaka bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,

    Son iki not:
    1. Bütün filmlerini izlenmeye değer bulduğumuz ve şu ana kadar da bu filmle beraber “Take Shelter” (2011), “Mud” (2012) ve “Loving” (2016) in de aralarında bulunduğu dört filmini yorumladığımız Jeff Nichols filmlerinin yorumlarına, “Midnight Special” (2016) ile devam edeceğimizi bir kez daha hatırlatmak isteriz…

    2. Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 25 Eylül 2019 günü saat 03.22’de yazılarak paylaşılmıştır...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top