Başrolündeki Cecilia Kass karakterini Elisabeth Moss’un canlandırdığı “The Invisible Man”, senaryosunu da H. G. Wells’in aynı isimli romanından (1897) uyarlayarak yazan Leigh Whannell’in yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…
İsterseniz önce bu filmin ardındaki “ana faktörleri” sıralayarak kısaca bir tanıyalım ve sonra da başlayalım yorumlamaya:
1. Leigh Whannell’i, para kokusu alma konusunda uzman olan Jason Blum’ın, “Insidious: Chapter 3” (2015) ve “Upgrade” (2018) gibi projelerinden de yine hem senarist ve hem de yönetmen olarak tanıyoruz zaten…
Onun, “Saw” (2004 – 2005 – 2006) serisindeki Adam ve “Insidious” (2010 – 2013 – 2015 – 2018) serisindeki Specs karakterlerindeki oyunculuk performanslarından hiç söz etmiyoruz bile…
Yani aslında kendisi buralara öyle tesadüfen değil de sinemanın içinde ağır ağır demlenerek gelmiş olan birisi…
2. Yapımcı Jason Blum’ı anlatmaya hiç gerek yok…
O, kendi adını taşıyan BH Productions’ın, getirisi yüksek olacağını öngördüğü düşük bütçeli filmlerin finansör patronu olarak biliniyor sinema dünyasında…
Ki, 7 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen bu film ile de hiç de küçümsenmemesi gereken brüt 130.5 milyon dolarlık bir hasılat rakamına da ulaşılmış…
3. Hulu’nun distopik TV dizisi “The Handmaid's Tale” (2016 – 2020) den tanıdığımız Elisabeth Moss ise, rolünde yine çok ama çok iyi…
O da artık, korku – gerilim sinemasının bu tür “çarpıcı” konularının “önemli” yıldızlarından biri haline gelmiş durumda…
Moss, bu filmde de adeta “döktürüyor” …
Hal böyle olunca da görsel efekt ile yeşil perde teknolojilerinin nimetlerinden de azami miktarda yararlanılarak çekimleri Sydney, Avustralya’da gerçekleştirilen, izlenmesi kolay ve zevk veren bir film çıkmış ortaya…
Başlangıçtaki küçük bir hareketliliğin ardından:
Öldüren bir “gerilim…”
Sakin bir tempoda ilerleyen (ve hatta kimi ülkelerde düşük olarak açıklanan vaka sayıları nedeniyle bitti zannedilen Covid – 19 salgını gibi) bu filmde, otuzuncu dakikanın sonlarındaki, görünmez (invisible) birinin ağzından çıkan bir buhar sahnesi ile birlikte “ikinci sert bir dalga” olarak yeniden ivme kazanmaya başlıyor…
Artık o andan itibaren de fazlasıyla “intikam” kokan sürpriz bir final ile de sonuçlanacak olan ve soluksuz izlenebilen müthiş bir “kedi – fare kovalamacası” geliyor karşımıza…
Elbette kaçanın, Cecilia olduğu çok açık…
Hikâyenin kurgusu gereği onu herkes biliyor…
Fakat kovalayanın kimliği konusunda, peşin bir ön yargı ile hemen karar vermemenizi öneririz…
Zira Cecilia gibi sizde, bir “şok” şaşkınlık yaşayabilirsiniz…
O nedenle, Cecilia’nın marifetlerine odaklanarak biraz sabırla bekleyin diyoruz…
Nasılsa 124 dakikalık süresine karşın su gibi akıyor film…
Bitirmeden, bu filmin ticari başarısının verdiği cesaretle; Elizabeth Banks’in oyuncu, yönetmen ve yapımcı olarak yer alacağı, hikâyenin “görünmez kadın” versiyonunun da bir “The Invisible Woman” (1940) uyarlaması olarak, Hollywood’un programına alınmış olduğunu da belirtmiş olalım ve izleme listelerimize dâhil ederek bekleyelim…
Keyifli seyirler,