Durdurulamaz
Yazar: Oktay Ege KozakYeni Tony Scoot/Denzel Washington işbirliği Durdurulamaz'ın en büyük kozu hikayenin basitliği. 1994 yapımı aksiyon klasiği Hız Tuzağı'nda Jan DeBont'un yaptığı gibi Tony Scott, son hız giden, adı üstünde durdurulamayan hasar verici bir aracın hikayeyi gerçek anlamıyla sürdüğü ana konsepti avantajına kullanarak gayet başarılı ve sürükleyici bir macera ortaya koyuyor.
Scott ve senaryo yazarı Mark Bomback, araya bu tür bir hikayeye gereksiz olan alt konular ve karmaşık karakterizasyonlar sokuşturmaktan kaçınıyor ve tamamiyle vagonlarında binlerce ton toksik madde dolu kontrolden çıkmış treni, ve o trenin nasıl durdurulacağına odaklanıyor.
Denenen bazı prosedür yöntemler işe yaramadıktan sonra treni durdurmak tabi ki tahmin edilmedik iki kahramana, yeni kondüktörlük işindeki ilk gününde kırk yılda görünmeyen bir felaketle başbaşa kalan (Hep öyle değil midir zaten?) Will (Uzay Yolu'ndan Chris Pine) ve 28 yıllık tren ustası olduğu beş dakikada bir beynimize kakılan Frank'e (Denzel Washington), ve ikilinin başarılı olması mikroskopik olan çılgın planına kalıyor.
Filmin gerçek bir olaydan "esinlenen" senaryosu, yukarıda bahsettiğim gibi gayet minimal karakter gelişimlerine ve alt konulara sahip. Kontrolden çıkmış trenin yapımın bütün süresi boyunca ön plana geçtiği senaryo boyunca minnacık oranda araya serpiştirilen, Will'in eşi ile, Frank'in ise tren şirketi ile olan kişisel problemlerinin her daim yüzeyde kalması, Durdurulamaz gibi bir filme ne çok az, ne de çok fazla. Senaryo yazarı Bomback, yaptığı yemeğe göre ne oranda tuz serpiştirilmesini bilen usta bir şef misali yaratıyor karakterlerini.
Hikayenin gerçek bir olaydan esinlenmiş olması filmin hem avantajı, hem de dezavantaji. Bir yandan Tony Scott, filminin daha en başında bu "gerçeği" beyan ettikten sonra aksiyonun zirvede olduğu sekanslarda Hız Tuzağı'nda otobüsün 100 metrelik bir çukuru zıplaması gibi olağandışı süslemelerden kaçınıyor ve bir aksiyon filminde olabilecek en gerçekçi görselliklerle (Scott'ın tipik sağa sola durmadan dönen kamerasıyla beraber tabi) oluşturuyor filmini. Bu sayede işci sınıfı karakterlerine duyduğumuz empati oranı artıyor.
Diğer yandan hikayenin hemen hemen nasıl sonuçlanacağını bildiğimiz için hiç bir an yüreğimiz kalbimizden fırlamıyor. Dürüst olalım, eğer bu hikaye her hangi değişik bir sona sahip olsaydı Türkiye'de bile günler boyu haberlerde duymaz mıydık?
Tony Scott ve Denzel Washington, Metrodan Kaçış'tan derslerini almış olacaklar ki, bu sefer çok daha basit ve bu sayede çok daha başarılı bir tren gerilimi ortaya koyuyorlar. Yıllar sonra hatırlanacak bir aksiyon klasiği değil belki, ama bu hafta bir-iki saat gerilmek isteyen, sonrasında da izlediği filmi hemen unutmak isteyen seyirciyi tatmin edecektir.