Hesabım
    Kartal
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Kartal

    Kartal

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Roma devrinde geçen kılıçlı dövüşlü macera filmlerine "Kılıçlar ve Sandaletler Filmi" denir. Genelde bu terim Ben-Hur ve Gladyatör gibi daha epik, teknik amacı daha yükseklere uzanan filmlere ayrılır. Tabi bu tanımlama sinema tarihinin başından beri bir sürü ucuz bütçeli kopyaların gelip geçmediği anlamına gelmez, özellikle 60'lı yıllarda furya olmuş B-tipi İtalyan gladyatör filmlerini göz önüne alırsak...

    Kartal ise bu iki ekstremin ortalarında bir yerde yer alıyor. 25 milyon dolarlık bütçesi ve eski usül kahramanlık dolu hikayesine getirdiği ağırlıkla B-tipi bir camp (ciddi amaçlara rağmen istemeden gülünesi olan filmlere verilen isim) macerası degil ama safi epik erişim bakımından Gladyatör'ün boyutlarında olmadığı da kesin. Bu türe tipik yoğun ve uzun kılıç ve kalkan savaşları bulundurmasına rağmen yüzlerce karakter ve mekanı betimlemek yerine aslında gayet mütevazi ve kişisel bir hikaye sunuyor, bir bakıma Gladyatör-light gibi.

    2. yüzyılda Roma'dayız... Vatansever asker Marcus Aquila kahramanca savaşırken bacağına aldığı bir yara sonucu askerlikten çıkarılır. Marcus, yaşamını kurtardığı İngiliz köle Esca ile Roma'nın yıllar önce kaybettiği kartal sembolünü bulmak için tehlike ve ölüm dolu Britanya yoluna koyulur.

    Kartal, gayet dinamik ve etkileyici bir açılışa sahip olup sonlara doğru giderek bayatlaşan ve tipikleşen filmlerden. Filmin ilk 20 dakikasında Marcus'un askerleriyle Britanyalı direnişe karşı savaştıkları sahneler bu türde bir devrim yaratmasa bile gayet detaya bağlı bir ustalıkla elden geçirilmiş. Romalıların dörtgen savaş tekniğinin başarıyla kullanılması ve yönetmen Kevin Macdonald'ın sinsi gece saldırısından önce yarattığı sessiz tansiyon, yapımın en etkileyici anlarını barındırıyor. Fakat ne zaman ki Marcus, Esca ile filmin ana konusu olması gereken kartalın peşinden gidiyor, film yakaladığı doğal ritmi kaybediyor ve fazla lineer ve epizodik bir forma giriyor. Kartalın peşinde, bir karakterden ve maceradan diğerine atlıyoruz. Çoğunlukla ormanlarda oluşan mekanların pek değişmediği ve karakterler gelişiminde pek bir farklılık olmadığı için sonun gelmesini yanlış sebeplerden merakla bekliyoruz.

    16 yaşında bir kız olsaydım Channing Tatum'un varlığına daha çok heyecanlanabilirdim. Fakat genelde yakışıklılığıyla bilinen Tatum'un hakkını vermek lazım. Ne kadar Oscar'lık bir performanstan çok uzakta olsa da, en azından Marcus'un onuruna ve ülkesine olan bağlılığını gayet başarılı bir denge ile aktarıyor. Fakat filmin bir kozu varsa, o da her rolü ile günümüzün en yetenekli genç oyuncularından biri olduğunu gösteren Jamie Bell. Bell, özellikle gladyatörün önünde kendini ölüme verdiği sahne gibi diyalogsuz bölümlerde karakterin derin gururunu aşırı mimikçiliğe kaçmadan oluşturuyor.

    Kartal, kılıç ve sandalet filmleri sevenlerin favori listesine girmeyecek belki ama uzun zamandır bu tarz eskapist maceralara susayanları iki saat boyunca tatmin edecektir. Filmin 80'ler polisiye dizilerinin sonunu hatırlatan fınal repliğini akıldan çıkarmayı başarırsak tabi.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top