Çok Fena Değil Ama...
Yazar: Serdar KökçeoğluHollywood diğer ülke sinemalarının fazla ilgi göstermediği bazı sinema türlerine çaktırmadan kendi kurallarını ve imzasını ekliyor. Öyle ki, dünyanın bir başka köşesinde üretilen bir romantik komedi veya gençlik komedisi izlediğinizde bir Hollywood filmi izlediğinizi hissediyorsunuz. Romantik komedi zaten gerçek aşkı anlatmamanın diğer adıyken, gençlik komedisi de Hollywood’un elinde yavaş yavaş gençleri adam akıllı anlatmamanın diğer adına dönüşüyor.
40 Yıllık Bekar ve Kaza Kurşunu’ndan fazla keyif almayı becerememiş birinin aynı ekibin elinden çıkma Çok Fena’yı kahkahalar atarak izlemesi olumlu bir durum gibi gözükebilir. Çok Fena özellikle de Kaza Kurşunu’nun garip ve 'bilmiş' (klişe ustası) mizah anlayışını sonuna kadar götürmek için elinden geleni yapıyor. Ve fakat ortaya çıkan filmin aldığı ateşli övgüleri hatırlayınca, biraz abartıldığını düşünmek ve 'kralı' banyoya hazırlamak kaçınılmaz.
Şüphesiz nerd’ler son dönemde sinemanın yeni yıldızları. Belden aşağı muhabbetleri iğrençleştirmek de (kan daha fazla kan!) fazlasıyla pirim yapıyor. Bunları Hollywood’un masalsı olay örgüsü yerine bağımsız ve tembel ruhlu tek gecelik komediye hapsetmek de iyi düşünülmüş. Fakat her şeye rağmen Çok Fena internet sonrası cinselliğin her yüzüyle tanışmış bir kuşağın Amerikan Pastası olmaktan kurtulamıyor. Karakterlerin 'belindeki' silahla çevrelerindeki genç kızlardan puan almaya çalışan video oyunu kahramanına benzemelerinden kaynaklanıyor bu durum.
Biri aklı karışık, diğeri aklı şeyinde iki yeniyetme Laurel Hardy’nin kızlara içki temin etme karşılığında bir partiye dahil olma çabasını anlatan film; içince azan sevimli kız, serserilik peşinde polisler gibi yan karakterlerin de yardımıyla okul yıllarına dair samimi bir manzara yaratmaya çalışıyor. Bu 'samimiyetin' en büyük golü ise herzamanki gibi seks yaparak hayata karışma arzusunu sonuna kadar hissettirme oluyor. Belki de Çok Fena ile Amerikan Pastası’nı yan yana koymak mevzuların ortak olması sebebi ile on yılda değişen mizah anlayışı konusunda fikir verebilir.
Çok Fena’nın esas problemi bütün o 'yetişkin' mizah anlayışına rağmen bir türlü yetişkin bir film olmayı beceremeyişi. Karşımızdaki komedi sinemasındaki 'yeni büyük olay' ise beklentileri yükseltmenin nesi yanlış? Bir de aslında bu filmdeki ideallerin günümüz Amerikan okullarında çok erken yaşlarda halledildiği düşünülürse; bu tür filmlerin amacının uzak ülkelerdeki gençler olduğu da düşünülebilir. 70’lerin b-movie’lerinden fırlama funky müziklerine rağmen Çok Fena’nın aslında günümüzde geçen bir film oluşu bunları düşündürüyor. Bir zamanlama hatası olduğu kesin!
Metacritic’e göre bu film hakkındaki eleştirilerinde '76' gibi yüksek bir ortalama yakalayan yabancı eleştirmenlerin izlediklerini şöyle yorumladıkları düşünülebilir. Ortada komedyen diye sadece Adam Sandler gibi isimlerin sürekli aynı rolü tekrarladığı bir dönemde böyle taze bir mizah anlayışını desteklemekte yarar var. Veya işe daha nostaljik bakıp biz de bunları yaşadık ama daha önce kimse bu kadar açık seçik ortaya dökmemişti diye de düşünüyor olabilirler. Eleştirmenler anlaşılmayı bekler.
'Pat' diye önümüze çıkan ve bir anda heyecanla karşıladığımız ama tam olarak anlayamadığımız bir şeye süper’i yapıştırmak bir dönem çok modaydı. Aslında son derece samimiyetsiz de olabilen bu süper daha çok o şey’in sahibini övmek veya motive etmek için kullanılıyordu. İşte bu filme de aynı refleksle süper dediklerini düşünmek istiyoruz. Yoksa durum gerçekten çok fena!