Yazı spoiler içerebilir.
Bu film şaşırtıcı derecece hüzün ve karamsarlık içeren bir gerilim filmi. Çok iyi bir film olmasını engelleyen özellikleri- klişeler- yine de filmin iyi bir gerilim filmi olmasını engellemiyor.
Filmin karamsar havasına çok uygun düşen orijinal film müziği, gemideki karanlık, koyu renk ışıklı hollerde, kamaralarda, salonlarda film ilerledikçe hakiki bir kapana kısılmışlık havası veren öykünün ilerleyişinde kulağımıza çalınıp duruyor. Filmdeki oyunculardan konunun akışına dek her şeyde klişe bir hava var, ama yönetmen bu klişeyi aşabiliyor, kısır döngü tekrar ettikçe, güzel ispanyol filmi cronocrimenes'i andıran bütün klişeler tükendikten sonra hikaye bizi daha ötelere götürüyor. Görünen o ki; zamanın gerçekten bir kısır döngü gibi dönerek kendi içine açılarak her şeyin yeni baştan ve tekrar tekrar meydana gelmesi değilmiş esas mesele; o yapışkan, karamsar dağılmışlık, kopmuşluk hissinin; yitirmiş olmak hissinin, çocuğunu kaybetmiş olma hissinin korkunçluğunu ve acısını yenmeye çalışmak için delirme noktasına dek tekrar tekrar aynı şeyleri yaşayarak, 'acaba başka türlü olabilir miydi?' diye sorarak yaşamaya mahkum olmanın sebep olduğu o cehennem hissinin peşinde dolaşıyormuşuz meğer, bunu anlıyoruz. Bu anlamda film müziği, ve özellikle gemiden kurtulduktan sonraki upuzun final sekansının tamamı çok iyi bence ve filmin yapısını etkileyerek ona iyi bir sahicilik, bir derinlik katıyor. Bu anlamda bana the descent filminin- ilk filmin- çok etkileyici final sahnelerini de düşündürdü Triangle. Baş rol oyuncusunun en az mimik kullanımıyla neredeyse donuk bir yüzle oynadığı rolünü film bittikten sonra çok başarılı bulduğumu da söylemem gerek.
İzlemeyenlere mutlaka öneririm.